Sosyo psikolojide "fanatik etnikler" adı verilen bir akım vardır. Bunlar için şiddet kullanmakta ideoloji, din, ırk sadece "bahane" dir.
İnsanlığın ve demokrasinin "sindirim sistemi" dışına atılmış bulunan ETA'nın, - eğer bu aşağılık katliam kesin ETA'ya aitse - toprağa düşmüş son kimyasal haliyle son varlık iddialarını yansıtmaktadır.
Şiddetin doruklarına tırmanacaktı ki sistemin kalınbağırsağından dışa fırlatıldığı fotoğrafı kanla sıvansın... Görünmesin.
Gerçekten... İspanya'da 186 can alan (şu satırlar yazılırken açıklanan rakam buydu) aşağılık terör eylemi, sadece bir perdeleme hareketi olabilir.
Bu hareketin "bağımsızlığı" savunan siyasi kanadının oyları, öylesine düşmüştür ve Bask halkı içinde öylesine "taban yoksunudur" ki, ETA, ancak şiddet yöntemiyle ayakta kalma şansını aramakta.
"Bağımsızlık ideolojisi" artık müşterisizdir.
İçi boşalmış bir slogandır.
Şu son katliam, ETA'yı daha da yalnızlaştıracaktır.
Yeter ki... İspanya hükümeti, "şiddete şiddet" diyerek karşılık vermesin.
Böyle bir yanlış, duygusal kamplaşmalara neden olabilir... Yalnızlık ve eriyiş sürecindeki ETA'nın yeniden taban oluşturmasına hizmet verir.
Küresel terörün ortak DNA'sında "kan" var.
"Kan" terör stratejisinde uzun süre bir yapıştırıcı oldu. Çekim alanı yarattı.
Devlet, bu strateji içindeki "oyuna" gelmekten özenle uzak durmalı.
İspanya örneğinde durum çok açık...
Bir soru:
"Hangi bağımsızlık?"
Madrid'de bir İspanyol, ne kadar bağımsızsa... Ne kadar insan hakları ve yurttaşlık haklarına sahipse, bir Basklı da onunla eşit durumda.
Ne bir parmak aşağı, ne bir parmak yukarı... Aynı.
Çünkü, İspanya bir AB ülkesi... Ve her ikisi de AB yurttaşı.
Her ikisi de AB Lüksemburg Adalet Divanı güvencesine sahip.
Bask coğrafyası, İspanya'nın en zengin yöreleri arasında.
Dilini kullanabiliyor.
Özerk yönetimi var.
Ne sömürülüyor, ne eziliyor, ne ikinci sınıf...
.....
Tarihin en büyük uygarlık projesi olan Avrupa Birliği, şiddetin son "bahanelerini" de altından çekip alıyor.
Terör örgütlerini "tabansız"a dönüştürüyor.
Böyle katliamlar ise, tarihin çöplüğüne gömülürken, intihar eylemleri olarak görülmeli sadece...
Bir tür "siyasal ötanazi..." Masumların kanını dökmeleri, "tarihin çöplüğüne gömülmekte oldukları" gerçeğini örtemiyor.
Türkiye'nin, AB'ye tam üyelik yürüyüşü, bu açıdan bakıldığında da yaşamsaldır.
Ayrılıkçı terör örgütleri "gerekçelerini" yitireceklerdir.
"Fanatik etnikçiler" bir süre sonra, şiddetin "bahanelerini" bile kullanamayacaklar.
Zaman zaman döktükleri kan ise onları, tarihin çöp mezarlığına sürükler.
Belki hala din adına terör çağrıları yankı yapabilir...
Ama...
Ne kadar sürer geçerliği?
Örneğin...
İran şeriat mahkemeleri kadılarından Ayetullah Sadık şöyle diyordu:
"Öldürmek istemeyenlerin İslamda yeri yoktur. Peygamberimiz kendi mübarek elleriyle öldürdüler. İmam Ali bir günde 700'den fazla kafiri katletti."
İnsanlığın büyük yükselişinde, böylesine ilkel yorumlar yaşama şansı bulabilir mi?
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in, İslam'ın büyük insanı Hz. Ali'nin tertemiz isimlerini daha ne kadar kullanabilirler ki?