Gözlerime inanamadım. Ellerinde Filistin bayrakları ve "katil İsrail" pankartları olan Museviler... Sayıları 100 dolaylarında... Siyah şapkalı, şakaklarından lüleler halinde saçları inen, uzun sakallı ve bıyıklı, kravatsız beyaz gömlek ve siyah giysileriyle "radikal" Museviler bunlar.
Yanlarında Arafat'ın simgesi olan siyah - beyaz kefiyeli delikanlılar ve genç kızlar. Onların da ellerinde Filistin bayrakları ve İsrail'i yeren pankartlar...
Hayret verici bir Musevi - Müslüman dayanışması!
Bu görüntüler New York 5. Cadde'nin bir kaldırımından...
Buna karşılık 5. Cadde boyunca 100 binlerin ellerinde İsrail bayrakları dalgalanıyordu.
Geride kalan pazar günü "İsrail - ABD dostluk yürüyüşü" düzenlenmişti.
Başta ellerinde İsrail bayraklarıyla New York atlı polisleri... Arkalarında New York yerel yöneticileri ve aralarında Hillary Clinton'ın da bulunduğu senatörler, milletvekilleri...
Musevi şarkıları çalan, söyleyen ve oynayan gruplar... Okul üniformaları içinde 10 binlerce Musevi genç ve çocuk.
İsrail Başbakanı Şaron'un ABD'ye geleceği gün bu gövde gösterisiyle, Bush üzerinde müthiş bir kamuoyu baskısı...
"Katiller" diye bağıran Filistin yandaşlarına Musevilerden yanıt geliyor:
"Terörist hayvanlar..."
Kefiyeli bir genç, ellerindeki Filistin bayrakları ve pankartlarla İsrail'i protesto eden "radikal" Musevileri gösteriyor. Bağırıyor:
"Onlar da mı terörist hayvan?"
Kafalar ve kavramlar karışık...
Filistinli canlı intihar bombaları, masum insanları da öldürdükleri için terörist sayılıyor.
Onları yönlendirenler de...
Peki, teröristleri ararken girdikleri yerleşim bölgelerinde çocukların ve kadınların ölümüne de neden olan İsrail terörist mi?
Aynı şeyi bombalarıyla Afganistan'da yapan ABD, terörist mi?
Harvard'da 2 gün süreyle "terör" panellerine katıldım.
Dünyanın en ünlü terör uzmanları, biyoloji, kimya ve nükleer fizik profesörleri, sosyologlar, psikologlar, gazeteciler ve televizyoncular...
11 Eylül ve sonrası tartışıldı. Önlemler, yeni askeri stratejiler, biyolojik - kimyasal - nükleer terör saldırıları olasılığı...
Duyarlı düğüm şuydu:
"Terörün ve teröristin ortak tanımı hala yok..."
BM'den geçerek oluşacak ortak bir tanım, teröre karşı insanlığa büyük kazanım sağlayabilir.
İsrail, Filistin, ABD ötesinde...
Sözgelişi, Türkiye'de eylem koyan Çeçenler neden terörist sayılmıyor? Kadın, çocuk Çeçenlere kıyım yapan Rusya terörist devlet mi?
PKK ad değiştirince, terör örgütü tanımından çıkıyor mu?
Harvard'da bu bağlamda ilginç sorgulamalar oldu.
İşte birkaç örnek:
"Bir devlet, yani Amerika, diğer devlete yani Irak'a 'senin başkanını beğenmiyorum, değiştirmeye karar verdim, saldırıyorum' diyor. Bu yetkiyi nereden alıyor?"
.........
"11 Eylül'deki patlamalar nükleer olsaydı, neyi konuşuyor olacaktık?
Şimdiden düşünmeliyiz.
Rus mafyasını kullanarak, terör örgütleri, Rusya'daki başıboş nükleer malzemeyi ele geçirip, şantaj yapabilirler. Nasıl korunabiliriz?
Kıyametin yaklaştığını duymuyor muyuz"
.........
Harvard'da bir ilginç araştırmacı var.
Başarılı iş hayatından sonra, parayı, pırıltıyı bir kenara koymuş ve burada 4 yıldır doktora düzeyinde araştırmalar yapan... Mukayeseli Anayasa'dan, başkanlık sistemlerine, bağımsız gazetecilik modellerinden, demokrasilerde ve Türkiye'de yolsuzluklara uzanan bir dizi kitabın yazarı...
Onun paneldeki sorgulamalarından birini yansıtayım:
"ABD dünyanın tek lideri olduğu sürece, ekonomiden, demokratizasyona, yoksulluğa çözüm aramaktan, eşitliğe, etnik çatışmalara kadar her alana karıştıkça daima birilerinin hedefi olacaktır.
Terörizme karşı çözüm, süper ABD yerine uluslararası yeryüzü duruşunu oluşturmaktır."
Bu görüş ABD'de giderek taraftar kazanıyor.
