Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Askerin sesi... "Abdullah Öcalan idam edilmezse, yaşamının son saniyesine kadar hapiste kalması güvenceye alınmalıdır."
Sağduyulu bir yaklaşım. "Bir tek kişiye idam sehpası uğruna, Türkiye’nin yazgısını, bebelerimizin, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini de ipe çekmek" gibi vahim bir tarihi hatayı görmüş. Ama "30 bin insanımızın kanlarında parmak izleri olan insanlık suçlusunun da yaşamının son saniyesine kadar hapiste tutulacağı güvenceyi" istemiş.
15 Mayıs Çarşamba günü, "APO’YA ÇELİK KUTU" başlığıyla bir yazı yazmıştım.
Öcalan’ın idamı sorunu nedeniyle AB yolunun tıkanması ve hükümet ortakları arasında bunalıma karşı bir formül önermiştim.

Tekrarlıyorum:
"Türkiye, geçmişindeki kanlı parantezi kapatıp, onu aşmalıdır.
......
Kamuoyu, idamın kaldırılmasını ‘Abdullah Öcalan’ın üç - beş yıl daha yatıp çıkacağı’ gibi algılıyor.
Af ve ceza indirimi, ertelemesi olmayan ağırlaştırılmış müebbed hapis için toplum bilgilendirilmeli.
......
Öcalan’a ve onun gibilere uygulanacak ağırlaştırılmış müebbed hapis cezası, tıpkı, devletin şekli Cumhuriyet ve laisizm gibi değişmez Anayasa maddesi haline getirilmeli.
Öyle ki... Hiçbir iktidar, hiçbir oy çoğunluğu, hatta - olacak şey değil ama - TBMM’nin oybirliği bile değiştiremesin.
Öcalan’ın yaşamının son saniyesine kadar hapiste kalması güvenceye alınsın."

Böyle bir formülün yararlarını sıralayalım:
1- Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında, yasalarında hâlâ idam hükmü bulunan tek ülkedir. Uygarlığın gereği çağın gerisindeki bu cezanın kaldırılmasıdır.
2- AB’ye tam üyelik görüşmelerinin başlaması için idamın kalkması - olmazsa olmaz ön - koşuldur. Türkiye’nin ve gençlerimizin yazgısını da idam sehpasına endekslemenin vebalini artık görmeliyiz.
3- Öcalan ve onun gibiler nedeniyle 30 bin insanımızı yitirdik. Şehitlerimiz, gazilerimiz, onların aileleri, dağlarda hâlâ savaşan güvenlik güçlerimiz ve onların ardında yer alan toplumumuzla kamuoyunun nabzı iyi hissedilmeli. Abdullah Öcalan’ın da birkaç yıl sonra elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşabileceği kaygıları iyi anlaşılmalı. İdamın kaldırılması Öcalan’ın - tekrar ediyorum - yaşamının son saniyesine kadar hücrede tutulacağı bir güvence oluşmadıkça çok zor. Güvenlik güçleri "ne için ölmeye gidiyoruz" diye sorgulamazlar mı kendilerini?
4- MHP’nin de duyarlılığı anlaşılmalı. Siyasi istikrar kaygılarını daha da tırmandıran iç politika yatırımları akılcı görünmüyor.
Ama anayasal değişmezlik güvencesiyle sağlama alınan ağırlaştırılmış müebbed hapis cezasını MHP de tabanına izah edebilir.
İleride Bahçeli’nin olası başbakanlığı için bu tavır bir sağduyu testi olacaktır.
5- MHP’yi köşeye sıkıştırmaya dönük iç politika polemikleri yanlıştır. Buna karşılık Bahçeli’nin de Çin’den bile en duyarlı konularda zarfı AB adresli ama içeriği politika olan mesaj göndermesi doğru mu?
Çin’den gelen o mesaj ortamı germiştir.
6- AB ile tam üyelik görüşmeleri için "idamın kaldırılması" muhalefet partilerinin oylarıyla belki sağlanabilir... Ama riskli. Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi’nin idamı kaldıran 6 nolu protokolünü imzalayabilir. Dış anlaşmalar, iç hukukun önüne geçer ilkesi gereği bu sorun belki aşılır. Gene riskli... TBMM onayı nasıl alınacak?

Cumhurbaşkanı Sezer’in başlatacağı sürecin, bu zorlu sorunu çözme olasılığı hâlâ umut verici.
Sezer, - kişisel görüşler olarak dile getirilse de - askerin sesini de yansıtarak liderlerden ortak tavır isteyebilir.
Hiçbir partinin konuyu sömürmeyeceği bir Anayasa maddesi ile "değiştirilmezliği" güvenceye alınan "ağırlaştırılmış müebbed hapis" formülü, Türkiye’nin ve gençlerimizin AB yolunu açabilir.