Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil Paşa ile hapse girmesinin yaklaştığı günlerde karşılaşmıştık. Müşterek dostlarımızla beraberdik.
Eşi ve kızıyla yemek yiyordu.
Çok zayıflamıştı. Üçü de çok üzgündü.
Ortak dostlar yanına gidip hatırını sordular, “ellerinden gelen bir şey olursa memnuniyetle yapacaklarını” söylediler.
Masaya döndüklerinde kaygılıydılar, “kendine zarar vermesi” olasılığını hissetmişlerdi.
Neyse ki... Böyle bir kötü olasılık gerçekleşmedi ama o korkulan şeyin kuşkusunu başka yakınlarından da dinlemiştim.
Erdil Paşa’nın başına gelen büyük bir dramdır. Tanrı kimseye vermesin. Hapse girmek, rütbelerinin alınması, emekli maaşının bile kesilmesi zaten bir yaşam boyu infazdır.
Bir hukukçu olarak yargı kararlarını tartışmam ama bir Deniz Kuvvetleri Komutanı’nı bu hallere getirecek bir suç muydu?
Anlaşılan İlhami Erdil Paşa, eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ü başına gelenlerle ilintili buluyor.
O nedenle Erdil Paşa, “Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, Hilmi Özkök Paşa’nın Coca Cola dolu bardağını aldırıp, yerine şarap bardağı koyduruşunu” Ertuğrul Özkök’e anlatmış olabilir. Bu anı yayımlandığında, zaten iki tarafın da açıklamalarıyla gazete sayfalarında tartışma başladı.
Ne yazık ki TSK’nın geleneklerine aykırı olarak, komutanlar arasında kalması gereken konular bir süredir kamuoyunun önünde paylaşılıyor.
Yanlış, zararlı ve tehlikeli.
Kamuoyu araştırmalarında TSK, “en güvenilen kurumlar” sıralamasının hep başlarında yer alır. Toplumun askere güveni ve saygısı vardır. Son yıllarda komutanların zaman zaman birbirine hedef alan söylemleri, bu güven ve saygıyı aşındırmakta.

Haberin Devamı
TSKda kelime ekonomisi
Ayrıca...
Harp okullarından başlayarak TSK’nın tüm birimlerinde üst kademeye, yani emir ve komuta zincirine mutlak itaatin psikolojik unsuru olan güven ve saygı da zedelenebilir.
“Ölüme göndermeyi emredenlere” kesin güven “olmazsa olmaz” şarttır, bunu da en iyi bilmesi gerekenler komutanlardır.
Özellikle, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Org. Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen bilgisayar notları zaten tatsız.
Komutanların birbirleri hakkındaki “olumsuz” söylemlerin, suçlamaların, hatta Genelkurmay Başkanı’nı hedef alan eleştirilerin orduevi gazinolarının genç subay masalarında hangi yankıları yaptığını tahmin etmek hiç de zor değil.
Genelkurmay adına dün gazetecilere yapılan “Rahatsızız ve üzüntü duyuyoruz” yolundaki açıklama yerinde ve ayarındadır. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un görüşünü yansıttığı açıktır. Bir yandan TSK’nın rahatsızlığını dile getirmiş, öte yandan da bu tür söylemlerin, tartışmaların ve suçlamaların dışında kalarak, konuyu uzatmayarak doğru olanı yapmıştır.
Bazen daha ileri yaşta olanların da gençlerden öğrenecekleri şeyler olabiliyor.

OLMAZ BÖYLE ŞEY
Yasaya göre, bir aileden küçük çocuk şehit düşerse ve o sırada büyük çocuk da askerdeyse terhisini isteyemiyor.
Ama...
Büyük çocuk şehit düşerse o sırada askerde olan küçük çocuk terhisini isteyebiliyor.
Teorik olarak bakıldığında acayip bir “standart.” Fiili olarak ise hadise daha da ciddi çünkü... Yaşanmış.
Ziya Köroğlu’nun küçük oğlu askerlik hizmeti sırasında şehit düşmüş. Bunun üzerine büyük kardeşin terhisi için başvurulmuş.
Cevap “olumsuz”:
“Siz abisiniz, şehit düşseydiniz, yasaya göre kardeşiniz terhisini isteyebilirdi. Ama durumunuz bunun tersi, askerlik hizmetine devam edeceksiniz...”
İnanamadım...
Haber merkezinden arkadaşlardan soruşturdum. Olay aynıyla vaki. Yasa maddesinin hangi amaçla (hangi kafaya hizmet) böyle yazıldığının gerekçesini araştırıyorum.
Küçük kardeş şehit olmuşsa, “Varsın büyük kardeş de şehit olsun” ile büyük kardeş şehit olmuş bari, “Küçük kardeş yaşasın” diye nasıl bir çifte standart uygulanır?
Olur şey değil. Burada bir yanlışlık var ama ne!