Orada ufka bakarak Kıbrıs için şöyle der:Şu karşıda tüller arkasındaki ada, Türkiye savunması için çok önemlidir.Çünkü...Türkiyenin batısındaki Ege Denizi, Yunanistan ve İtalya (12 ada henüz İtalyadaydı) denetimindedir.Güvenli şekilde deniz ulaşımını, sadece buradan, Akdeniz limanlarından yapabiliriz.O nedenle tam karşıdaki Kıbrıs Adası, bize hasmane duygular besleyenlerde olmamalı."O tarihten sonra, 12 ada da Yunanistana geçti. Egeyi kapalı deniz yapmanın ve Türk gemilerini sadece silahsız geçişle sınırlamanın deniz ve hava hukuku zorlamasını sürdürüyor Yunanlar.Atatürkün söylemi üzerinden akan yıllar içinde, Türkiye dış ticaret yolları, yüzde 80iyle deniz ulaşımına kaydı. Antalya ve Mersin limanları, bu yükün yüzde 75ini üstlenmiş bulunmakta.Ayrıca...Iraktan petrol, Mersine akıyor. Yıl sonundan itibaren de Bakû petrolü Ceyhana akacak.Yani... Kıbrıs, "Türkiyeye hasmane duygular besleyenlerin elinde olmamalı" söylemi daha da güncelleşmiş oluyor. Atatürk, yaşamının son askeri manevrasına Antalyada katılmıştı. Ancak... Bu satırlarım, promiliter bir "Aman Kıbrısta kımıldamayalım. Statükoyu koruyalım" görüşünü yansıtıyor sanılmasın.Tersine...Diğer önemli nedenlerin yanı sıra, mayısa kadar Kıbrısta çözüm, bir bakıma Atatürkün işaret ettiği jeostratejik ihtiyaçtır.Atatürk "Orası, Türkiyenin olsun" değil, "Türkiyeye hasmane duygular besleyenlerin elinde bulunmamalı" diyordu... Dış politikası Türkiyenin sınırları ötesinde, kangren olabilecek "akut" sorunlar sürdürmek yerine akılcı, barışçıl çözümler üretmekti. Dostluklar kuşağı ile çevrilmekti.Güvenli bir çözümle, AB toprağı olması, Kıbrısın, "hasmane duygular besleyenlerin eline geçmesi" demek değildir... Atatürkün jeostratejiyle söylemi, dar militer kalıplarla değil, onun Türkiyeye çizdiği çağdaş uygarlıklarda yer almak doğrultusunda yorumlanmalı. Artı üretmek Türkiyenin AB üyeliği için engellerden birinin daha temizlenmesi bağlamında da, 1 Mayısa kadar çözüm, önemli nedendir.Diğer tüm parametreler Türkiyenin lehinde ama 1 Mayısa kadar Kıbrısta çözüme varılamadığını varsayınız.Türkiye, tam üyelik görüşmelerinin başlaması için tarih istemek üzere AB ile masaya oturuyor."İçinizden birini tanımıyorum" mu diyecek?Bunu dediğinde, Türkiyenin üyeliğine karşı olanların ellerine, müthiş bir koz vermiş olur. Güney Kıbrısa ise "veto" kullanma hakkını...Kuzey Kıbrıs, bu durumda "güvenli" mi kalmış olacak?Daha şu son seçimlerde ortasından ikiye ayrılmış KKTC toplumu, yarısıyla AB tercihini ortaya koymuş değil mi?Kaç bini Kıbrıs Rum pasaportunu, daha çözüm falan beklemeden cebinde taşımakta... Elbette "hasmane duygular içinde değiller" ama o coğrafyada "işgalci" söylemi, yaygın kullanılmıyor mu?1 Mayısa kadar çözüm, Kuzey Kıbrıstaki Türk toplumunu da yeniden bütünleştirir.Bunun örneğini New Yorkta Denktaş ve Talat vitrine koydular. Masadaki yabancı Yıllardır hayalci tek söylemine tanık olmadığım ABnin, nabzı parmaklarında bir büyükelçiye 2004 sonu beklentisini sordum... "1 Mayısa kadar çözüm olursa... Haziran sonuna kadar 2 Anayasa değişikliği dahil Kopenhag Kriterleri karşılanırsa... Böylece, Temmuz denetimi ve Ekim ilerleme raporu olumlu yazılırsa, yani doğrudan Türkiyenin performansına bırakılmış yolda teklemesiz yürünürse, yıl sonunda görüşme tarihi alınır izlenimlerim var" dedi.AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verhaugen de dün De Soto ile görüşmesinde bu mesajı verdi.Gerçi gene de ihtiyatı elden bırakmamak gerek ama pusula ibresi yanlışı göstermiyor.Atatürkün kurduğu parti CHP ise dün TBMM görüşmelerinde, Atatürkün katıldığı son manevradaki sözlerinin dar, militer ve eksik yorumlanışına takılmış kalmış gibiydi.Atatürkün çağdaş uygarlık rotası, AKPye mi bırakılmalıydı? g.civaoglu@milliyet.com.tr Bir takvim yaprağı