Bugün Haberin bazen en sonunu başa alarak yazmak daha iyi okutur.Türban sürecine de bir takla attıralım.Hani mesela...Önce YÖK Yasası'nda bir düzenleme yapılıp 3 koşula bağlı olarak yükseköğretimde başörtü yasağı kaldırılır.Koşullardan biri, Anayasa'da gerekli değişikliklerin de yapılıp yürürlüğe girmesi... Anayasa Mahkemesi'ne takılmaması...İkinci koşul... 2008-2009 öğretim yılının açılışında uygulamaya konulması, böylece olası uygulama karışıklıklarının bir düzene kavuşacağı zamanın sağlanması...Üçüncü koşul... Başörtüsü serbestisinin sadece yükseköğretim kurumlarında geçerli olacağı, orta ve ilköğretimde, kamu hizmeti verenlerde yasağın süreceği yolunda YÖK Yasası ve diğer yasalarda Anayasa'nın ilgili hükümlerinde güvenceler sağlayan değişiklikler ve ilaveler yapılması...Böyle bir yol haritası izlenseydi, ne geleceğe dönük kuşkular ve kaygılar böyle yoğunlaşır ve büyürdü, ne de siyaset bu denli gerilirdi... Gazetecilikte "habere takla attırmak" diye bir yöntem vardır. Sevgililer Günü'nde nikâh güzel bir tarih seçimi...Düşünsenize, sizin nikâhınız kıyılırken dünyada milyarlarca insan kutluyor.Tüm dünya kırmızı kalplerle donanmış. Ağızlarda kalp şeklinde çikolataların lezzeti... Ellerde kırmızı güller...Okyanus gibi kabaran inanılmaz bir pozitif enerjiyle kutsanıyor evliliğiniz...Obeliks'i doğduğu gün içine düştüğü büyülü çorba nasıl ömrü boyunca güçlü tuttuysa, 14 Şubat'ın bu pozitif enerji okyanusu da o gün evlenenleri ömür boyu sarmaya yeter.Bir artı daha...Evlilik yıldönümünde "unuttum" durumlarına düşmek tehlikesi yok.Daha 15 gün önceden her gün vitrinler, gazete, dergi, TV reklamları, telefonunuza gelen ticari mesajlar bıktırıncaya kadar size 14 Şubat'ı hatırlatır...14 Şubat'ta evlenenler, bilinçaltında birbirlerini hep "sevgili" olarak algılayacaklardır.Scotch'ta bir gelin Bunlar aklıma nereden mi geldi? Sevgililer Günü'nde, daha doğrusu Sevgililer Gecesi'nde bir grup arkadaş yolumuz Scotch Bar'a da düştü.İsviçre'nin Lozan kentinde okuyan Türk öğrenciler için bir zamanlar oranın Scotch kulübü popülerdi.Gündüz, göle bakan Cafe de la Paix'de buluşulur, laflanır, pişti oynanırdı.Gece yemekten sonra da özellikle hafta sonları Scotch...Nişantaşı Scotch da oradan esinlenmiş olmalı.Televizyon, sinema, tiyatro dünyasından çoğu yüzle orada karşılaşmak mümkün.14 Şubat'ı 15 Şubat'a bağlayan gece de gene öyleydi.Müzik de, insanlar da güzeldi.Ama... En hoşu beyaz gelinliği içindeki bir genç kız ve heyecanlı genç damattı.Arkadaşlarından oluşan bir çember içinde nasıl da mutluydular.Bu çifte herkes sevgiyle bakıyordu.Pozitif enerji düşüncesi ilk orada aklıma düştü.Gelinle dans ettim... Belki benim de enerji katkım olmuştur.Belki birazı da bana elden ele akmış olabilir.Onlara ve tüm seven kalplere en iyi dileklerimle... 14 ŞUBAT'TA NİKÂH KERAMETİ AJDA VE İSTİRİDYE 14 Şubat'ta Ajda'yı izlerken istiridye öyküsünü hatırladım.İstiridyenin kapakçıkları aralanır, içine minicik bir kum tanesi düşer.İstiridye onu uzun süre sevgisi hormonlarıyla okşarcasına sarar, kum tanesi, o duru güzelliğiyle harika bir inciye dönüşür.Ajda, aradan geçen bunca yılda giderek daha güzel, daha sıcak, daha derin bir ses ise, bunda toplumun onu en güzel duygularla sarmasıyla izah edebiliyorum.14 Şubat gecesi de Discorium'da inci gibi bir Ajda vardı sahnede...Bir rastlantı... Beyaz pantolon, beyaz bluzu ile giysisi de onun bu inci metaforunu tamamlıyordu.Tüm salon ve balkonlar ayaktaydı.Sahneye çıkmadan önce telefonla konuşmuştum.Çocuklar gibi şendi.Yaşamla ve sevgiyle besleniyor.Bir ara Avrupa Yakası'ndan Sarp Apak'la (dizideki Tanrıverdi) düet yaptı.Keyifli bir dinletiydi.Gene Avrupa Yakası'ndan Hale Caneroğlu (dizideki Yaprak) Ajda'nın şarkılarını söyledi.Ajda, sahnenin gerilerine doğru gitti. Ona vokal yaptı.2 saat aktı gitti. gunericivaoglu@milliyet.com.tr