Türkiye'ye siyasi kriz için ancak bu tarih seçilebilirdi.
- Bugün 8.5 milyar dolarlık Hazine borcunu ifa için "Devlet Kağıtları İhalesi" var. Faizler hangi oranlara kanatlanacak.
- TBMM'de gensoru önergesi oylanıyor...
Ve İstanbul'da G20 toplantısının sürdüğü, IMF Başkan Yardımcısı'nın Ecevit'le konuşacağı gün, başkentte böyle bir siyasi kriz...
Hani "dış krediler ve yatırımlar için güvenli Türkiye" mesajı yansıtılacaktı?
Gelelim yanlışlar dizisine...
- Başbakan ve Bakanlar, MGK'da Sezer'in konukları değildiler.
Orada, Anayasa ve MGK Kuruluş Kanunu'na göre, eşit sıfat, görev ve yetkiyle bulunuyorlardı.
Ecevit, Sezer'in söylemi ne olursa olsun, - bir süre için bürokratları salondan çıkartarak - cevaplarını verebilirdi... Toplantı sürerdi.
Çünkü... Türkiye'yi yönetmenin siyasi sorumlusu "Hükümet"tir.
- Ayrıca... Ecevit, toplantıyı terketse de terketmese de, içeride olanları açıklamayabilirdi.
Gerçi, elbette olanlar medyaya kısmen sızacaktı.
Ama... Hükümet, o zamana kadar - görevdeyiz - açıklamalarıyla ekonominin kontrolünü eline almış olurdu. 5 milyar dolar da uçmazdı.
- Ecevit ve bakanları MGK'yı terkederken, bu tavrı izleyecek diğer adımları da dikkate almalıydılar.
Örneğin... İkinci adım, Hükümet'in ya da Cumhurbaşkanı'nın istifası beklentisiydi. O yüzden ekonomide panik yaşandı.
Neyse ki, - doğrulatamadığımız duyumlara göre - MGK Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur Azparuk, Başbakan ile görüşerek "Hükümet'in çekilmemesini" istemiş.
İstifa olsaydı, ekonomideki tahribat "çöküntü"ye dönüşebilirdi.
Buna karşılık... Cumhurbaşkanı Sezer, "yolsuzlukla mücadelede 'kuvvetler ayrılığı' ilkesinin yaralandığı, Yasama ve Yargı'ya Yürütme'nin müdahaleleri, DDK çalışmalarının zora koşulduğu ve 'denetimi denetlemek' söylemi dahil kaygılarını" Ecevit ve Yılmaz'la birlikte, MGK öncesi odasındayken uygun bir üslupla dile getirebilirdi.
Başbaşa görüşmekte yarar görüyorsa, bunu da yapabilirdi.
Fakat... Yarım yüzyıllık şerefli bir siyasi kariyeri olan, politikanın duayeni Ecevit, - eğer doğruysa - "yolsuzlukların açığa çıkmasından niçin çekiniyorsunuz? Meclis'e egemen oldunuz, milletvekillerini asker haline getirdiniz, Yargı'ya müdahale ediyorsunuz" gibi söylemlerle hırpalanmaya layık mı?.. Hele, salondaki bürokratların yanında!..
Öte yandan... Ya MGK'da gerilim doruğa tırmandığında, toplumun büyük destek verdiği Sezer'e "sizi bu liderler seçti" denilerek "siyasi diyet isteği" izlenimleri vermek, Cumhurbaşkanı'nın ifadelerini "terbiye dışı" diye nitelemek, onu "sorumsuzlukla" suçlamak da karşı tavır ve üslup yanlışları değil mi?..
Demirel, Cumhurbaşkanı'yken, Başbakan Tansu Çiller'i köşkten kovmuştu... "Çık dışarı" demişti.
Özal, Cumhurbaşkanlığı sırasında, Mesut Yılmaz'a 2 ay randevu vermemişti... Demirel'e kızıp Karadeniz İşbirliği Konferansı'nı terketmiş, Otluk koyuna gitmişti.
Yani... "Suimisal, misal olmaz" ama belirtelim ki, Hükümet - Cumhurbaşkanlığı ilişkileri pek çok kez kopmuştu.
Meclis'teki her partiden akil ve saygın politikacıların oluşturduğu "uzlaşma grubu" gibi ağırlıkların devreye girmeleriyle - belki bir süre için - bu kriz de aşılabilir.
Ama, ya fatura?..
Uçup giden 5 milyar dolar?..
Her ilave faiz puanında devlete 85 milyon dolara mal olacak Devlet Kağıtları İhalesi?..
Ve de gelecekte daha da pahalıya patlayacak - olası - krizler!..