Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kemal Derviş, dün "Brezilya'da olduğu gibi bir 'U' hareketi bekleyiniz" dedi.
Dileğimiz budur.
Ancak... Brezilya'da "U" hareketi, sadece ekonomide değil, programı yapan ve uygulayan isimde de görülmüştür.
Daha önceki IMF programlarına her defasında dikiş attıran başarısız Maliye Bakanları'ndan sonra, sol kanatta seçkin bir aydın olan Fernando Henrique Cardoso, tam yetkiyle ekonominin kaptanlığına getirilmişti.
Cardoso da tıpkı Derviş gibi "yoksul halk kesimlerinin yanında yer alan" çizgideydi. "Yılın aydını" seçilmeye aday gösterilmişti.
Cardoso, IMF'nin, Dünya Bankası'nın, ABD dahil G - 7'lerin yanı sıra, sivil toplum örgütlerinin de desteklerini aldı.
Acil ihtiyaçlar fonu sağlandı.
Ekonomi "U" dönüşü yaparken, Cardoso da siyasi kariyerde "V" dönüşü yaptı.
Cumhurbaşkanı seçildi.

Derviş'in, çalışanlara öncelik vererek toplumun tüm kesimlerini temsil eden sivil demokratik örgütlerle diyaloğu... Sabahın 06.00'sında başlayan yoğun çalışma temposu... Sadeliği ve içtenliği... Çalışanlar arasında yemekhane kuyruğuna girmesi gibi simgesel görüntüler, kamuoyunu etkiliyor.
Başarırsa, toplum ona da siyaset kariyerinde bir "V" harfi çizdirebilir.
Böyle bir beklenti yok değil.
Siyasetin zirveleri için Çankaya, tek yer sanılmamalı.
Ama... Siyasetin kaygan ve kaypak zemininde ona çok çelmeler takılacağı, oyunlarla karşılaşacağı da bir gerçek.
IMF'nin "yüzlerce trafik kazası" kayıtlı sicili, şimdilik toplumda tam bilinmiyor.
Derviş, hayli geniş bir destek yelpazesinin rüzgarıyla ilerlemekte.

Bazı finansal uygulamalara geçilmekte.
Yeni Devlet Kağıtları İhalesi, çok büyük bir olasılıkla planlandığı gibi gerçekleşecek. Ne en fazla faiz isteyene, ne en az verene...
Ortalama oranda birleşilecek.
"ABD, IMF ve Dünya Bankası destekleri" vurgular yapılarak açıklandı.
G - 7'lerden umut var. Yeter ki, program sözde kalmasın.
Daha önce IMF'den sağlanmış olan yardım da gecikmeyecek gibi görünüyor.
Türkiye, bunlarla biraz nefes alabilir.
Ama... Bakınız, 1990'dan bu yana her yıl dünyanın bir ya da birkaç ülkesinde ekonomik kriz patlıyor.
Türkiye, bunlardan etkileniyor ve son zamanlarda kendi ürettiği krizleri de sıklaşmaya başladı.
Artık kısa süre nefes alarak bir yere varamaz.
Tümüyle bir zihniyet devrimi yapmalı. Yapısını kökten yenilemeli.

Bu değişimin paralel bir gereği de "AB'ye giriş" zorunluğudur.
Dün açıklanan "AB'ye giriş Ulusal Program ile Ulusal Ekonomik Programın paralel yürüyeceği" söylemi, boş laf değil.
Ancak... Ekonomik program, nasıl ki yapısal değişimin bütün satırbaşlarını henüz - tam - yansıtmıyorsa..."Yoksulluğun küreselleşmesi" kuşkularını veriyorsa... "AB'ye giriş" konusunda açıklanan program için de kaygılarımız var.
AB ile görüşmelerin başlaması için kilit ve duyarlı konular, hep orta vadeye ertelenmiş.
Yani en erken 2004'e...
Oysa... Kıbrıs'ın AB üyeliği için öngörülen tarih 2004.
Yunanistan'la ilişkilerimizde, Ege sorununun çözümü bağlamında son tarih de 2004.
Aksi halde Lahey Adalet Divanı...
2002
yılında, AB ülkelerinin çoğunda seçimler yapılacak.
Türkiye'nin üyeliğine nispeten ılımlı bakan sosyalist iktidarlar, büyük olasılıkla yerlerini merkez sağa bırakacak.
Bu yeni iktidarla görüşmelerin başlamasını yokuşa sürebilirler.
Kısacası... "2004, çok geç" olabilir.
Ekonomi alanında da siyaset alanında da artık "sorunu çözemiyorsan ertele" eyyam politikasını sürdüremeyeceğimiz bir duvara dayandık artık.