Wikileaks tsunamisi daha da yükselen tehdit. Yerküre tiranlarının “dokunulmaz” sanılan kalelerine vuruyor.
Julien Assange’ın gözaltına alınması üzerine “öyle belgeler açıklarız ki dünya düzeni çöker” tehdidi uykuları kaçırttı.
Gelecek bilimci Alvin Toffler ve eşi Heidi Toffler bugün yaşamakta olduklarımızı yıllar önce öngörmüşlerdi.
Geleceğin terör örgütleri çok daha etkili olacaklar.
“İleri teknoloji” kullanacaklar.
Birkaç örnek:
Bilgisayar ağını delik deşik edecekler.
Ülkelerin savunma sistemlerini devre dışı bırakacaklar.
Bankaların bilgisayar bilgilerini tümüyle ele geçirecekler.
Bankalar arası bilgisayar iletişimini işlemez hale getirecek ve dünya finans akışını kilitleyecekler.
Borsaları felç edecekler.
Bankaları “domino etkisiyle” iflas ettirecekler.
Havaalanlarını kaygan zeminlere dönüştürecek ve hava trafiğini durduracaklar.
Terör örgütleri taktik nükleer silahlar üretecek ve küresel şantaj yapacaklar.
Dünyaya dehşet verecekler.
........................
Alvin ve Heidi Toffler böyle bir dizi felaket senaryosunu daha yazmışlardı.
İşte kabaran Wikileaks dalgası bu açıdan da görülmeli.
Julien Assange ve arkadaşları gerçi terörist değiller. Amaçları sadece “gazetecilik...”
Ama... Bu bir alarmdır.
Hiç de uzak olmayan gelecekte Wikileaks örneği küresel çapta terör eylemlerinde yaşanabilir.
Dünya “Wikileaks alarmını” algılamalı ve yukarıda sıraladığım ileri teknolojiye dayalı -olası- terör eylemlerine karşı önlemlerini araştırmalıdır. Uygulamaya koymalıdır.
Öyle eylemlerle karşılaşabiliriz ki, 11 Eylül 2001’de El Kaide’nin İkiz Kuleler’e ve ABD savunma mabedi Pentagon’a uçaklarla intihar saldırıları bile “ilkel” kalabilir.
Dünya, artık devletler arası rekabetin ve bilek bükme oyunlarının üstüne çıkarak bu tür küresel tehditlere karşı bütün halinde toplu savunmaya geçebilmelidir.
İnsanlık tehdit altında.
Uygarlık, kendi yarattığı ileri teknolojinin ürünü canavarların eşikte olduklarını görebilmeli.
Bunlar Holywood sineması çizgileri değil.
İSLAM VE BİLİM
Öcalan’ın Gülen cemaatine doğru rota düzeltmesini bir başka açıdan da yorumlayalım.
Taha Akyol’un son kitabının adı “BİLİM VE YANILGI...”
Büyük ilgiyle okudum.
“İslam’ın, Batı karşısında neden ve nasıl geride kaldığı” sorusunun cevaplarını veriyor.
Taha Akyol “büyük tarih” çerçevesi içinde süreci tartışıyor ve sonuçlara varıyor.
Kısaca şöyle özetlenebilir:
İslam’ın ve Osmanlı’nın uygarlığı “ipek yolu” ile taşınan zenginliğe dayanıyordu.
1000-2000 deveden oluşan ipek yolu kervanları bir nehirse bu büyük akarsu ve onu besleyen yerel ırmaklar, dereler İslam coğrafyasına zenginlik akıtıyordu.
Zenginliğe paralel olarak bilim, ilim, eğitim çıtası da yüksekteydi.
Kadim Yunan’ın tıp, matematik, felsefe yapıtları tercüme edilmiş, dönemin İslam alimlerince daha da geliştirilmişti.
Sonraları...
Haçlı seferleriyle İslam nüfusu kurak ve dağlık yörelere itelendi.
Haçlılar, İslam coğrafyasının bereketli topraklarını ele geçirdiler.
Kuzey Afrika ve İspanya’daki İslam medeniyetleri de İspanya’da söndürüldü.
Bu süreçte başta İspanya olmak üzere Avrupa devletleri okyanuslara açılmıştı.
İpek yolunun yerini Avrupa’nın okyanus rotalı gemi taşımacılığı almıştı.
İpek yolu önemini yitirmekteydi.
Okyanus ötelerindeki gemi ticareti Avrupa’ya oluk oluk altın akıtıyordu.
Avrupa zenginleşirken rönesans ve reformla bilimde ve teknolojide dev adımlar atılıyor “karanlık çağın din baskısı” etkisini yitiriyordu.
İslam bilginlerinin kadim Yunan’dan tercüme ettiği ve geliştirdiği kitaplar bu kez Avrupa dillerine çevrilmekteydi.
Batının yüzyıllar sürecek yükselişinin temelleri işte böyle atıldı.
Eğitim ve kültür bu yükselişin dinamiği oldu.
Artık “büyük tarih” yeniden yüzünü Asya’ya çevirmekte.
Eğitimle beslenen teknoloji, sınırları aşan üretim, ticaret ve finans Asya dalgasını yükseltmekte.
Böyle bir dönüşümde çoğunluğu Müslüman olan Türkiye de sorunlarını eğitim, kültür, liberal ekonomi ve insan haklarına dayalı ileri demokrasiyle aşacaktır.
Bu yolda alınmış mesafeler Türkiye’yi geleceğin yeni güçleri arasına götürmektedir.
Öcalan’dan Gülen’e
Akyol’un kitabından izlenimlerim bunlar.
Genel çizgilerini öteden beri savunmaktayım.
Abdullah Öcalan’ın Gülen hareketine yaklaşımını da bu çerçeve içinde yorumluyorum.
Gülen hareketi İslam coğrafyasının geri kalmışlığının kökenindeki “eğitim” damarına yıllar önce girmiş bulunmakta.
“Kısır döngünün” eğitimle kırılacağı görüşüyle bu alana yoğunlaşmış, tabanını genişletmiş, etkinliğini yaygınlaştırmış.
Bu bağlamda “büyük tarihin” dönüşümüyle ve zamanlamasıyla örtüşmek iddiasında.
Öcalan Güneydoğu’da “tek belirleyici” olmasının bu hareket nedeniyle de giderek zorlaştığını görmekte.
Kin, kan, öfkeye dayalı yoksulluğa ve geri kalmışlığa çözüm getirmeyen politikalarının, “büyük tarih” akışıyla örtüşen müttefiklerle dayanışma ihtiyacını karşılamak istiyor.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025