ÖNCE TBMM'yi kutlarız.
Yazın sıcağında herkes tatilde ya da sahildeyken günde en az 10 saat çalıştı.
Türkiye'de, bir dönüm noktası olacak "vergi reform yasasını" çıkarttı.
Yeni bir dönem başlıyor.
Türkiye artık vergi kaçaklarının cenneti değil.
Geçen yıl kesintisiz 8 yıl temel eğitim de böyle bir büyük dönüşümdü.
Dokunulmazlıkların kaldırılması kararı da - bazıları için gereksizliğine karşın - gene de Meclis'in itibar grafiğini yukarı çekmiştir.
Vergi reformuna dönelim:
Elbette...
"Bu musluğun suyu nereden geliyor" diye sorulmalıydı.
Hem şahıslara... Hem de devletin hesapsız harcamalarına...
Yani, tek kuruş vergi ödemeden yaşayanlara... Ve siyaseti, "banknot matbaasında karşılıksız para basıp, savurmak" sananlara...
Vergi gelirleri bu reformla - katlanarak - artacaktır.
Karşılıksız para basarak zor bela ve sarsakça ayakta durma çabasındaki Maliye böylece, nihayet sağlıklı kaynağa kavuşmaktadır.
Çağdaş demokrasilerdeki uygulama da budur.
Reformun "adalet" boyutuna da işaret etmeliyiz.
Şöyle ki:
* Yeni yasa vergiyi yaymaktadır. Sadece yakaladığından ya da teslim olandan değil, ödemesi gereken herkesten almayı öngörüyor.
* Vergi oranlarını indirmektedir.
Böylece, vergi kaçakçılığına neredeyse çanak tutan oranlar daha normal düzeye çekilmektedir.
* Son yıllarda küçük esnafa kepenk indirten, "götürü vergi, zorunlu vergi" ve tüm kesimleri rahatsız eden "peşin vergi" uygulamaları, kaldırılıyor, düzeltiliyor.
* Düşük ücret ve maaşlı kesimin vergileri azaltılıyor.
* Gelir Vergisi oranları da kademeli olarak düşmekte.
* Rant kesimi vergilendiriliyor.
Bunlar olumlu gelişmelerden öncelikle sıralanabilir bazılarıdır.
Daha yıllar önce yapılması gerekirdi.
Buna karşın...
Her büyük reform gibi, TBMM'de bu büyük yasanın da bütünlüğünü bozan ilaveler oldu.
Yasanın kendi içindeki bazı maddelere, farklı düşünceler, hatta, eleştiriler dile getiriliyor.
Bu da doğaldır.
Hiçbir şey kusursuz olamaz.
Önemli olan tartışmaların yapılması ve eğer gerekiyorsa yasa değişikliklerine gidilmesidir.
Ayrıca...
Düşünceler ve eleştilerde ölçü kaçırılmamalıdır.
Kişisel ya da kurumsal menfaatler değil, genel ilkeler ön plana geçirilmelidir.
Üsluba özen gösterilmeli, "inatlaşma psikolojik ortamı" oluşturmaktan kaçınılmalıdır.
Vergi vermek bir yurttaşlık görevidir.
Bunu, vergi reformu yasa maddelerinin yanı sıra, bir ulusal kültür haline de getirecek çalışmalara da ihtiyaç var.
Toplum, "yasa zorunun" ötesinde, "severek, isteyerek ve bunu görev bilerek" vergi ödemelidir.
Öte yandan...
Vergi bilinci ve gönüllü ödeme ortamının psikolojisi yaratılırken medyaya, bürokrasiye de sorumluluk düşüyor.
Vergiyi, vergi bürokrasisini "korku filmi" haline getirmekten kaçınmak gerekir.
Önyargılı korku psikolojisi yaratmamalı.
Milyonlarca kişi vergi beyannamesiyle, vergi bürokrasisiyle yeni karşılaşacak.
Bu alışma döneminin duyarlı ortamında yumuşak geçiş yapılmalıdır.
Mükellefler yersiz evhamlara kapılmamalıdır.
Bürokrasi de, bu birden genişleyecek mükellef kitlesine daha anlayışla, hoşgörüyle ve sevecen yaklaşmalıdır.
Ulusal kültürün "sevilesi Allah'ı" bile, "korkulası Allah" haline getiren, "korkmaya" ve "korkutmaya" dayalı alışkanlığı yanlıştır.
Aynı yanlışlığı vergide de sürdürmeyelim.
Sadece cezaları göstermeyelim...
Türkiye'ye olumlu katkılarını da anlatalım.
Öte yandan...
Vergi bilincini yerleştirmenin çok önemli bir psikolojik boyutu da, "verginin bol kepçe savrulmadığının" bilinmesidir.
Alın terinden süzülerek ödenen vergilerin, sorumsuz politika anlayışıyla açılmış, "kara deliklere" dökülmesi büyük sakıncadır.
Eğer bu ülkede, insanlar hala 40 yaşına bile varmadan emekli oluyorlarsa... Sakat sosyal güvenlik sisteminin katrilyonluk kara deliklerine, kutsal bilinen vergi "tıkaç" gibi kullanılacaksa, olumlu psikolojiyi yaratmak çok zor.
Geçen dönem 8 yıl kesintisiz eğitimi gerçekleştirmek büyük bir başarıydı.
Fakat topalladı.
Çünkü...
Yürekleri ısıtacak ve beyinlerde aydınlanma sürecini başlatacak bir inanç reformu gerçekleştirilemedi.
Atatürk'ün başlattığı dinde aydınlanma süreci, laisizmi tamamlıyordu. Manevi boşluk bırakmıyordu. Hareket O'nun ölümüyla birlikte donmuş olarak bırakıldı.
Laiklik sanki bir karşı dinmiş görüntüsü ne yazık ki önlenemedi.
Şimdi de...
Vergi reformu tek başına bir başarıdır.
Ancak...
Memur sayısını azaltacak personel reformu... İdarede tasarrufu sağlayacak, mercedes ve lüks saltanatını ortadan kaldıracak devletin küçültülmesi reformu... Kara deliği kapatacak bir sosyal güvenlik reformu ile tamamlanamadığı için... Vergi reformu da topallayabilir.
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr