Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Anayasa’da değişiklik paketinde “dokunulmazlığın sadece kürsü masumiyeti” ile sınırlanması yok.
CHP grup başkan vekilleri “Meclis’te milletvekili sayısından daha fazla dokunulmazlık dosyası var” diyorlar.
Sıralıyorlar:
‘Karşılıksız çek...
Hosteslere sarkıntılık...
Polise tokat...
İhaleye fesat karıştırmak...
Görevi kötüye kullanmak...
Rüşvet almak...‘
Elbette trafik suçu gibi sıradan fiiller de var ama yüz kızartıcı suçlar için Meclis’te bekletilen “dokunulmazlığın kaldırılması” dosyaları nasıl görmezden gelinir?
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol, “Halk milletvekillerini yüz kızartıcı suç işlesinler diye mi seçti ki bu dosyalar açılmıyor, suç işleyenler dokunulmazlık zırhı nedeniyle mahkemeye çıkarılamıyor?” diye soruyor.
“Haksız” denebilir mi?
Dokunulmazlık kürsüyle, yani siyasi ifadelerle sınırlıdır.
Milletvekillerine “korkusuzca ve özgürce siyaset yapabilmeleri için” bu koruma sağlanmıştır.
Bütün dünya demokrasilerinde bu böyledir.
Madem anayasa değişiklikleri demokrasi çıtasını çağdaş düzeye yükseltmek için yapılmak isteniyor, o halde “dokunulmazlık” neden çukurda bırakılıyor?

Yargıya güven
AKP’nin tuhaf bir gerekçesi var.
“Yargıya güvenemiyorlarmış. Milletvekilleri olur olmaz suçlamalarla yıpratılırmış!..”
Peki...
Başta Ergenekon, duyarlı davalarda “Yargıya güvenin, bırakın yargı karar versin” diyenler de AKP’nin büyükleri değil mi?
Eğer yargıda yanlışlar varsa bunların düzeltilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak iktidarın görevidir.
Hem bunu yapar hem de “dokunulmazlığı” siyasetle sınırlar.
Çağdaş demokrasi gereği yerine getirilir.
Bir başka gerekçe de şöyle:
“Sadece seçilmişlerin değil, atanmışların da dokunulmazlıkları var.
Hepsi bir arada kaldırılmalı...”
Buyrun hepsini kaldırın.
Yüz kızartıcı suçlarda tüm vatandaşlar eşit olsun.
İster milletvekili, ister müsteşar, ister vali, ister emniyetçi, ister asker...
Kim AKP’nin elini tutuyor ki?
Böylece demokrasinin en derin yarasına neşter atılmış olur.
Toplumdaki “Büyüklere kimse dokunamaz, olan garibana olur, büyükler deveyi hamuduyla götürür ama iki çocuk 100 gram baklava çaldı diye hapse atılır” yargıları giderilmiş olur.

Beyaz çabuk kirlenir
“Etik”, demokrasilerin “beyaz” rengidir.
Eğer demokrasiler kirlenmiş, grileşmiş, kararmışsa üzerine hangi demokrasi resmi çizilirse çizilsin ona da yansır.
CHP grup başkan vekilleri daha da ağır suçlamalarda bulundular.
Anayasa değişikliği paketiyle “AKP’nin kendini güvenceye almak çabasında olduğunu” iddia ettiler.
Kimse kendini yargı yerine koyamaz.
O nedenle bu iddianın yorumuna girmem.
Ama...
Anayasa değişikliği paketini de yargı reformuyla uzak/yakın ilgisi olmayan “2 B” maddesi, yani “orman değerini kaybetmiş arazilere imar ve satış olanağı sağlayan” hükmünü koyacaksın, buna karşılık “hukuk devletinin” ve “demokrasinin” yaşamsal “dokunulmazlık” damarını tıkalı bırakacaksın.
Enfarktüs riski büyük.

Haberin Devamı

Ya dokunulmazlık

DAĞA ÇOCUK VERMEDİK
Türkiye’de belki başkaları da vardır ama kesin olarak “dağa hiçbir genç veremeyen” bir eğitim kurumu TEGV...
Genel Başkan Cengiz Solakoğlu’nun bunu söylerken göz pırıltısı, duyduğu gurur etkileyiciydi.
Yapılanması ağırlıklı olarak Güneydoğu’da ve orada yetişen gençlerden biri bile PKK’ya gitmemiş.
Çocuklara okulun ötesinde eğitim vermeyi amaçlayan TEGV 15 yıl önce Suna Kıraç’ın beyninde ve yüreğinde doğdu.
Yepyeni bir model oluştu.
Eğitim parkları, ateşböceği diye anılan araçları, gönüllü abileri, ablalarıyla bambaşka bir dünya.
TEGV’in 15. yıldönümü perşembe gecesi kutlandı.
Gene başarılı ve düzenli.
Katılan sanatçılar için Nice Garsiya’nın imzası hissediliyordu.
Gözlerimiz Suna Kıraç’ı aradı.
Onun yerine ve onun mesajlarını sunarak İnan Kıraç konuştu.
Duygu yüklüydü.
10 binlerce çocuğun ve gencin yürek sıcaklığı Suna Kıraç’a akıyor.