Başbakanlık Başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın “milli orduyu kumpasa getirdiler” tweetinden sonra Balyoz, Ergenekon ve benzeri diğer davaların “adalet terazisine yeniden konulması” gündeme geldi.
TBB (Türkiye Barolar Birliği) Başkanı Metin Feyzioğlu “kompakt” bir formül demetiyle çözüm önerdi.
Bunun için Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’le konuştu.
Her ikisinden de “turuncu” ışıklar yandı.
“Yeşile” dönüşmesi, önümüzdeki günlerde Adalet Bakanı Bozdağ ile yapacakları çalışmalar sonucu Erdoğan’ın vereceği karara bağlı.
Önce...
Feyzioğlu’nun “sağduyulu, diyaloğa dayalı, ötekileştirici olmayan, uzlaşıcı” tavrının altını çiziyorum.
Şov yapmadan, ciddi ve iyi planlanmış öneriyle “ortak akıl” oluşturmaya çalışıyor.
Kılıçların çekildiği, ortalığın savaş alanını andırdığı, yüksek gerilim şimşeklerinin çaktığı şu ortamda bir “akil adam” sesi bile umut ışığı olabiliyor.
ÖZEL KANUN
FORMÜLÜNE gelince...
Kısaca ve basitçe bir anlatım yapayım.
“Net” bir yasal düzenlemeyle -zaten kaldırılmış olan- özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyalara bakmaya devam görevi veren geçici ikinci madde iptal edilsin.
Yargıtay bu durumda o mahkemelerin verdikleri kararı -usul- yönünden bozarak, yeniden yargılama yapmak üzere bir başka mahkemeye versin.
........................
Dikkat edin...
Metin Feyzioğlu “af” ya da “af anlamına gelebilecek” bir düzenleme istemiyor.
“Adil yargılama” adına davanın yeniden görülmesini talep ediyor.
.......................
Burada, diğer “usul” hükümlerinde değişiklik geriye işlemez gibi hukuk kuralları için getirilen karşı görüşleri bir yana bırakıyorum.
Ama...
İki konuyu vurgulamakta fayda var.
1- Hapiste yatmakta olanlar -adil yargılanma sakatlığı varsa- bu durum yargı kararıyla belirleninceye kadar gene ve hala hapiste hayatlarının bir bölümünü tüketecekler mi?
Buna da bir çözüm gerekmez mi?
2- Eski Genelkurmay Başkanı em. Org. İlker Başbuğ için yargılama yeri genellikle kabul edilen bir yorumla Yüce Divan olarak görev yapacak Anayasa Mahkemesi iken, gene adli mahkemede mi yargılanacaktır?
Başbuğ’a yapıştırılan “terör örgütü üyesi” gibi bir etiketin kaldırılması sağlanacak mı?
........................
Onların gene aynı mahkemede yeniden yargılanmaları, bütün bu “adil yargılama” hedefiyle ve “kumpas” iddialarıyla birlikte düşünülebilir mi?
KANADOĞLU FORMÜLÜ
DİĞER formül, Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’ndan...
İyi bir hukukçu olan, bu işin pratiğinde derinleşmiş, teorik donanıma sahip Kanadoğlu ise “yeni bir özel yasa maddesine ihtiyaç yok. CMK 310’uncu madde uygulansın” diyor.
Yani...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı -kesinleşmiş de olsa- hükümler için “sanık lehine” bozulması için Yargıtay’a başvurabilir.
Ceza Genel Kurulu toplanıp “bozma” kararı verebilir.
“Tahliye” ve “beraat” şeklinde de olabilir bu bozma kararı...
.........................
Yargıtay Ceza Genel Kurulu üyelerinin çoğu daha önceki dönemlerde bu göreve getirilmişlerdi.
Cemaat’e ya da iktidara yakın olanları da vardır ama her ikisine de yakınlık duymayanlar belki de çoğunlukta.
“Tahliye” veya “beraat” ya da her ikisini de birden karara bağlayabilir.
“Tahliye” edip yeniden yargılanmalarını istemesi de mümkün.
Bunlar olursa özel yetkili mahkeme, Yargıtay’ın “dikkate alınmamış” gerekçesiyle bozduğu delilleri değerlendirerek yargılama yapmak zorundadır. Hapishanede olanlar kendilerini mahkum edenlerin önünde yeniden oturmayı yargısal intihar gibi görüyorlar. (Kullanılan deyimi tekrarlamıyorum.)
SONUÇ
Bana göre formüllerden biri diğerine engel değil.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu toplantı süreci başlatılır.
Özel yetkili mahkemenin yetkisinin kaldırılması süreci için de düğmeye basılır.