Yıl 1919... Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup devleti Osmanlı topraklarının paylaşılması için “Paris Barış Konferansı” toplanır.
Ortaya çıkan harita malum.
İngiltere petrolün bulunduğu Irak’ı, Fransa Suriye’yi ve ilaveten İtalya ile birlikte Güney Anadolu vilayetlerini, Yunanistan tümüyle Ege’yi alacaktır.
Bu arada “Sovyetler Birliği’ne karşı bir tampon devlet oluşması için Kürtler ve Ermenilere doğu ve güneydoğu Anadolu toprakları verilmeli mi” konusu gündeme gelir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Stockholm Büyükelçisi Şerif Paşa bunu fırsat bilerek “Kürtleri temsil iddiasıyla” konferansa dahil olur.
Diplomasi mesleğinden gelen becerisiyle ve hırsıyla “hayali bir Kürdistan’ın” pazarlığını yapmaya başlar.
Şerif Paşa ayrıca Ermeni heyetinin başkanı Boğos Nubar Paşa’yla bir de muhtıra imzalar.
OSMANLI’DAN KOPMAYIZ
Bunun üzerine en büyük ve güçlü Kürt aşiretlerinin reisleri Paris Barış Konferansı’na şu telgrafı çekerler: (*)
......................
Gazertelerde öğrendiğimize göre, şu anda Paris’te oturan ve “Kürt olduğunu iddia eden” Şerif Paşa, Türkiye’deki entrikalarında başarılı olamadığı için Boğos Nubar ile birlikte, gerçekte kişisel çıkarlar için çalışmasına rağmen, güya “bağımsız Kürdistan” için Barış Konferansı’na başvurmuştur.
Bu nedenle, “Barış Konferansı”na bildiririz ki “Kürtler, soy, ev, din olarak Türklerle aynı ülke içerisinde birleştikleri yasal kardeşlerdir.
Osmanlı hükümetinden başka hiç kimsenin Kürtler adına konuşma hakkı yoktur. (......) Osmanlı tarihi boyunca Kürtler arasında hiçbir ayrım yapılmamıştır.”
Ve “bütün savaşlarda Kürtler ön saflarda kanlarını akıtmışlardır.”
Acaba Rus orduları ülkemizden çekildikten sonra, “Ermeniler tarafından katledilen Müslüman halkın yüzde 80’inin Kürt olduğunu” bugün Boğos Nubar’la uzalaşan Şerif Paşa bilmiyor mu?
Öyleyse Ermenilerle işbirliği yapma çabaları sonuçsuz kalacaktır.
İmparatorluk topraklarından bir kısmını ayırıp Kürtlere vermek gelecekte Ermenilere yeni bir ülke hazırlamak demektir.
Barış Konferansı’nın dikkatine sunuyoruz ki “bizi Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayırmak için varlığımızdan hiçbir şey bırakmaksızın yok etmeleri gerektiğini” kendilerine bildiririz.
......................
Bu Kürt aşiret reislerine ilaveten güçlü Bedirhanlar ve Şemdimanlar tarafından da “Şerif Paşa’nın Kürtleri temsil etmediği” telgraflarla bildirildi.
Ayrıca...
Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyid Abdülkadir de benzer bir telgraf çekerek “Osmanlıların barış masasında yalnız bırakılmaması gerektiğini” bildirdi.
Bütün bu tavır koyuşlardan sonra Şerif Paşa da Paris Barış Konferansı’ndan dışlandı.
......................
Özellikle ilk telgraftaki Kürt aşiret reislerinin Türklerle “soy ve din” olarak aynı ülkede bir-
leştiklerini, yasal kardeş olduklarını vurgulamalarına dikkat...
Günümüzde Kürt konusu böyle tarihi kök referansları olmadan tartışılırsa derinlikten yoksun kalır.
“Anayasal vatandaşlık” ile “yasal kardeşlik” söylemleri arasındaki örtüşmeye de işaret ediyorum.
.....................
(*) Baban Aşireti Reisi Paşa, Basuranlı Aşireti Reisi Yusuf, Bodmanlı Aşireti Reisi Seyit Yusuf, Bal Aşireti Reisi Eyüp, Medanlı Aşireti Reisi Çiçek, Göçerli Aşireti Reisi Yusuf, Abbas Aşireti Reisi Seyit Ali, Rol Aşireti Reisi Hasan, Şadi Aşireti Reisi Yusuf, Şipanlı Aşireti Reisi Muhsin.