Pek az kişi, sadece yakın çevresi bilir Rauf Tamer’in sesini...
Musiki kültürünü.
Gazeteciliğimizin “ilk” denebilecek yıllarında Rauf’tan dinlediğim şu şarkı bence en güzel aşk dizelerini yansıtır.
Sevgililer günüyle “Ying-Yang” yarım daireleri gibi ergonom bütünleşmedir.
İşte o dizeler:
Akşamdan sabaha kadar
kahkahadan aha kadar
şeytandan Allah’a kadar
senden aldım sana verdim
*
tatların en tatlısını
zevklerin bin katlısını
senden aldım sana verdim
*
bir gül ki derilmeyen
bir şey ki bilinmeyen
bir sır ki verilmeyen
senden aldım sana verdim
*
tatların en tatlısını
zevklerin bin katlısını
senden aldım sana verdim
*
bir yar ki benim içimde
bir can ki ömrüm içinde
bir aşk ki gönlüm içinde
senden aldım sana verdim
................
Cemal Süreya’nın aşk şiirleri damardandır.
“Sevda Sözleri” adlı kitabında el yazısıyla yazdığı şu dizelere bakın:
“Erkeklik onurum” ya da “kadınlık gururum” klişelerini birkaç kelimeyle dağıtıyor.
İkonları kırıyor.
İnsanoğlu mutluluk için aşık olur.
Ya devran değiştiğinde?
Mutsuzluğu paylaşmak da yazgıya dönüşmüşse?
................
Aşk şiirleri olur da Attila İlhan’ın sayfaları açılmaz mı?
Attila İlhan-Ben sana mecburum.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Attila İlhan’dan başka aşk mısraları da yansıtayım:
Yorgun bir ermeni pangaltı’nın
Güvercin topuklarıyla gregoryen
Yağmurlarda çoğalır nedense sürahiler gibi bir kadın
Gökyüzü sanırsın gülümserken
*
Kayısı tadında mı sarışın