Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Anayasa Mahkemesi tarafından RP'nin kapatılmasıyla, İslamda reform tartışmaları aynı zaman kesitinde örtüştü.
RP'nin bırakacağı boşlukta İslami bağnazlıktan arınmış bir Müslüman demokrat parti arayışlarının özlemi sezilmekte.
Ancak...
İslamda reform tartışmaları, farkında olunmadan İslami siyaset ve daha katı anlayışlara doğru bir yörüngeye kayma tehlikesine açıktır.
Çünkü...
Dikkat ediniz...
Tartışmalar, Kuran'a dönüş ve İslamın daha sonraki yıllarında oluşan bazı tortulardan arınmak deyimleriyle yapılıyor.
Oysa...
Böyle bir "kaynağa dönüş" süreci siyasi iktidarın, dine dayandırılmasıdır.
Şeriat Yasaları'nın uygulanmasıdır.
İşte, kaynağa dönüş yörüngesi, böylece, bir bakıma İslamda reform yerine, yüzyıllar içinde ve özellikle Cumhuriyet'ten bu yana alınmış olan mesafelerin ve laisizm mevzilerinin elden çıkarılması riskini taşır.

Elbette...
İslamın doğuşundan sonraki yüzyıllarda, gerçekten tortu diye anılabilecek birçok bağnaz uygulama, dinimize habis hücreler gibi yüklenmiştir.
Özellikle siyasi eğemenliği güçlendirmek için sultanlar ve halifelere imtiyazlar sağlamak... Onlar adına fetva veren şeyhülislam'ları, şeyhleri, hocaları, imamları, kadıları iktidar paylaşımında daha çok söz sahibi yapabilmek...
Halkı, kendi diliyle İslamı anlamak bilincinden uzaklaştırarak daha kolaylıkla yönlendirebilmek çabaları, yüzyıllardır oluşan tortuların başlıca amaçlarıydı.
Bunlar elbette temizlenmelidir.
Ama...
İslamın doğuşundan sonraki yüzyıllarda özellikle Hz. Ömer gibi değerli isimlerin öncülüğünde, insanlığın gelişmesine uyum sağlayan bazı aydınlık yorumlar ve uygulamalar bağnaz sertlikleri ve köşeleri yumuşatıyordu.
İslamla, uygarlığın ve insanlığın gelişimi arasında bir ahenk sağlıyordu.
Parantezler açmayan, ihtiyat ve istisna notları düşmeyen toptancı bir kaynağa dönüş yörüngesine kapılmak yanlış olur.
Uygarlık gelişmesine ayak uydurma amacını güden ve yüzyıllar boyunca oluşmuş bulunan güzel uygulamaların da silinmesine yol açabilir.
Yani...
Kaynağa dönüş olumlu yönlerinin yanı sıra, olumsuz boyutlarının da gözden kaçırılmaması gereken duyarlı bir kavramdır.

Aslında, İslamda reformu Türkiye bundan 3 çeyrek yüzyıl önce gerçekleştirmiş bulunuyor.
Türkiye, din ile devlet işlerini ayıran "laik devleti" benimsemekle muhteşem bir tarihi dönüşümü uygulamaya başlamıştır.
1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırma kararı...
29 Ekim 1923'te egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesine dayalı Cumhuriyet'in ilanı...
3 Mart 1924'te halifeliğin kaldırılışı...
Sonra...
1928'de Anayasa'daki "devletin dini İslamdır" ilkesinin iptali...
1937'de "Anayasa'ya laik devlet" ilkesinin konuşu...
İşte İslamda gerçek reform budur.
Çünkü...
Sorun böylece kökünden çözümlenmiştir.
Din ile devlet işleri birbirinden ayrılmıştır.
Devlet üzerinde halifelik, din adına ahkam yürütme ve fetva verme ipotekleri kaldırılmıştır.
İnsanların, Allah'la kendi vicdanları arasında engin ve kutsal bir inanç dünyası özgür ve dokunulmaz olarak bizlerin iradesine bırakılmıştır.
İşte bütün bu nedenlerle...
İslamda "kaynağa dönüş" dahil bütün tartışmalar laisizm çizgisinin devlet, siyasi iktidar, yasalar alanına taşmaksızın sadece inançlar ve ibadet boyutunda kalmalıdır.
O bağlamda elbette, kadınların cenaze namazı kılmaları gibi daha uygar uygulamaların yanındayız.
Kadın haklarının genişletilmesi ve kadınların erkeklerle birlikte yaşamın bütün boyutlarını eşit paylaşması, çağdaş insanlığın gereğidir.
Ayrıca...
Bu doğrultuda her uygulamanın, yorumun, yaklaşımın bağnazlık ve kara yobazlığı çözecek ışıklı girişimler olduğu kanısındayız.
Elbette...
Her konuda olduğu gibi bu girişimlerin de ölcüyü kaçırmadan, dengeli olması, toplumda büyük rahatsızlıklar yaratmaması gerekir.

Laik çizgiyle Türkiye'de ve dünyada İslami reforma kalıcı ve derin bir iz kazıyan Atatürk için, haksızlıklara karşı tarihten birkaç satır...
Hem de Anıtkabir'de yer alan Atatürk'ün el yazısıyla...
"Muhammed, kendisi için hiçbir zaman asalet şerefi iddiasına kalkışmamıştır. O, boş teferruata ehemmiyet vermezdi; gayesine doğru tereddütsüz yürür ameli bir adamdı.
...... Ana ve babasının fakir halleriyle iftahar etti.
...... Muhammed namuskar, samimi ve menfaat fikrinden ari olarak ortaya atıldı. O'nun gayesi ırktaşlarının ahlak ve dinini ıslah etmekti.
...... Muhammed'in neşrettiği din, insanların kalplerinde derin bir ihtizaz uyandırdı.
O ölüp gittiği halde 13 asır sonra hala İslamiyetin kalplerde ihtizaz husule getirmekte olduğu hissolunuyor.
Bu harikanın sebebini..........."
Atatürk'
ün kendi el yazısıyla bu satırlar, O'nun Hz. Muhammed'e ve İslama saygısının kanıtlarına sadece birkaç örnektir.
Fakat...
Türkiye'yi çağdaşlığa ulaştıracak olan yörüngenin İslamda reform ve bunun da laisizm olduğunu görmüştür.
Türkiye insanın büyük çoğunluğu da o inançtadır.



Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr