Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galiba “Bir bardak suda fırtına mı koparıyoruz” mu ne...
18yaşını bitirmiş kız ve erkek öğrencilerin aynı mekanda kalmalarını yasaklayan bir yasa çıkarsa ne olur?
Önce...
Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilir.
Tutun ki edilmedi...
Bu yasa gereğince yapılan devlet müdahalesinden zarar gören genç ya da gençler AİHM’ye bireysel başvuru haklarını kullanabilirler.
Türkiye üzerinde Avrupa Konseyi baskı kurar.
Örnekle anlatayım:
.........................
AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Oya Ataman kararı.
Bir protesto gösterisinde güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kalmış.
AİHM bu nedenle Oya Ataman’ın uğradığı zararın devlet tarafından tazminine hükmetmiş.
Ayrıca...
“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda bu tür durumların tekrarlanmasını önleyecek değişiklikler yapılması” gereğine karar vermiş.
Ardından...
Avrupa Konseyi icra organı olan “Bakanlar Komitesi” toplanmış.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi Merkezi’ndeki büyük elçisine durumu bildirmiş.
Büyükelçi de Bakanlar Komitesi’nin bu kararını Ankara’ya iletmiş.
Oya Ataman’ın AİHM’ye başvurusu gibi, protesto gösterilerinde güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kalmış, başkaları da dava açmış.
Bunlar için de AİHM aynı kararları almış.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’ye her karardan sonra Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda, şiddet uygulamalarını önleyen değişiklik yapılması için ciddi baskı kurmuştur.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı son demokrasi paketinde bu değişikliklerin yapılacağı ve gerekli önlemler alınacağı vaatlerinde bu sürecin izleri görülebilir.
Buna Avrupa Birliği “ilerleme raporları” yaptırımlarını da ekleyin.
Sonuç...
Toplumun çoğundaki yerleşik ahlak değerleri ve AK Parti’nin muhafazakar demokrat kimliği nedenleriyle “kızların ve delikanlıların aynı evde oturmaları önlenecektir. Gerekirse yasa da çıkarırız” yolunun önünde hukuk barikatları var.
Anayasa’nın “özel hayatı güvenceye alan” ve “konut dokunulmazlığını” koruyan hükümlerine aykırı yasa olmaz.
Olursa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir.
Bir ihtimalle Anayasa Mahkemesi aşılsa da, “uluslararası anlaşmaları iç hukukun üstünde kabul eden hüküm” nedeniyle bu kez AİHM ve Avrupa Konseyi’ne takılır.
Avrupa Birliği sürecine “ilerleme raporlarıyla” taş konulması da çabası.

NE YAPILABİLİR?

PEKİ bütün bunlar bilindiği halde neler olabilir?
“Terör örgütlerinin gençlere çengel atmasını önlemek” gerekçesiyle kiralanan evlerde oturanların “kimlik bildirimi” ve “muhtara kayıt” zorunluğu daha etkili bir uygulamaya dönüşebilir.
Bu zaten bir zorunluk.
Ayrıca yasaya falan gerek yok.
Ancak...
Tıpkı hastanelerde “gebelik testi” yaptıran genç kızların, ailelerine bunun bildirilmesi gibi bir uygulamaya dönüşürse, gene “özel hayatın korunması ihlali” ortaya çıkar.
Öte yandan...
Terör örgütleri izlenirken “öğrenci evlerinde silah ya da bomba eğitimleri yapıldığı” saptanınca yasalar zaten güvenlik güçlerinin müdahalesine, yargı sürecine en geniş anlamıyla cevaz vermekte.
Uyuşturucu kullanımı ve servisi gibi durumlarda da öyle.
Apartlarda vergi kaçağı varsa bunun sorumlusu orada kalan öğrenciler değil, apartları işletenlerdir, kiraya verenlerdir.
Sağlık şartları, yangın merdiveni, havalandırma gibi unsurlar, ruhsat zorunluğu denetlenir, yanlışlık varsa cezalandırılır.
Gürültü, çevreyi rahatsız edici durumlar varsa bunların da giderilmesi için polisiye müdahaleye, yasal uygulamalara geçilir.
Engel yok...
Başbakan Erdoğan’ın yıllarca Basın Danışmanlığı’nı yapmış olan Akif Beki dün Hürriyet’teki köşesinde İslam’ın en katı uygulandığı Suudi Arabistan ve İran’dan örnekler veriyordu.
“O ülkelerde saçının ucu bile görünse kızların ahlak polisleri tarafından şiddete maruz kaldıklarını”, hadi daha açık yazayım “sopadan geçirildiklerini” yazıyordu.
Ama...
“İran’da da, Suudi Arabistan’da da evlerde kapılar kapandıktan sonra içerde olanlara hiçbir müdahale olmadığına” işaret ediyordu.
Türkiye herhalde İran ve Suudi Arabistan taassubunun da ötesine geçecek değil.
.......................
Önce şuna işaret edeyim ki kız ve erkek öğrencilerin birlikte kaldıkları öğrenci evleri marjinal...
Hem sayı olarak, hem zihniyet olarak.
Bunu Türkiye’nin sorunlar gündeminde öne çıkararak tartışma fırtınaları estirmek bana garip görünüyor. Belki...
Yaklaşan seçimler nedeniyle AK Parti’nin dayandığı “muhafazakar kesimde safları sıkılaştırmak ve oyları kemikleştirmek” amacı vardır.
Ama...
Bu kadar kutuplaşmayı, gerilimi artırmaya değer mi?
.......................
Karadeniz, Marmara arasında kanal açmak gibi “çılgın” projeden çok daha önemli olan “akıllı proje” yüksek öğrenim gençliği ihtiyacını karşılayacak sayıda ve donanımda yurtlar yapmaktır.
Gençler “yurt vardı da, biz mi gitmedik” diye sorarsa, Urfa’ya Oxford istemekten çok daha tutarlı mantık yansıtırlar.