Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Bill Clinton, Suudi Arabistan'da, "Muhammed Peygamber çağımızda yaşasaydı, ilk otomobil fabrikası burada kurulurdu. Eşi otomobil kullanırdı." demiş. İslamın özünde tutuculuk olmadığını, daha sonra gelen örümcek kafalıların İslamı siyaset ve ticaret için karanlıklara çektiğini ortaya koyan bir söylem bu.
Kanıtım mı? İşte halkının çoğunluğu Müslüman olan Atatürk'ün laik ve aydınlık Türkiye'si...
Kısacası sorun Müslümanlık değil, İslama siyaset gölgesi düşürenler, şahlık, şeyhlik, padişahlık, tarikat için karanlıklara çekenler.
Otomotiv üretimi, üfürükle, kadın göbeğine sözde dua yazmakla olmuyor.

Konsey odasında
Dün artık geleneksel hale gelmeye başlayan Koç'un yıllık yuvarlak masa yemeği vardı.
Medyadan dostlarla masa etrafında Başkan Mustafa Koç ve CEO Bülent Özaydınlı'dan dinlediğimiz 2003 rakamları iyiydi.
KOÇ'un satışları TL bazında yüzde 50 artmıştı. Bu oranlar euro'da yüzde 60, dolarda yüzde 80 olmuştu.
Üstelik daha önceki yıllarda tüm büyük şirketlerin karlarında ana katkı faiz gelirlerinden değil, yüzde 98'i "faaliyet" karı... Yani Koç'un sanayi ve hizmet şirketleri üretmiş, pazarlama şirketleri satmış, ihraç etmiş...

Ama George...
Sadece Koç'ta değil, bütünüyle Türkiye ekonomisinde 2003 iyi yıl.
Örneğin, Vestel Avrupa'da en çok satan marka.
Beko Avrupa üçüncüsü...
Çok geniş bir ürün yelpazesi açan Arçelik, Avrupa'da altıncı, dünyada sekizinci...
Ford, ihracatta (iç satışlarda da) lider.
Renault şahlanmış.
Toyota kapasite artırıyor.
Yani reklamlarda olduğu gibi, yoksa "George, bu Türkler de artık çok oluyor" mu?

Keyfimiz paşa... Ya halimiz
Buraya nasıl gelindi?
Kriz, Türkiye'ye, Derviş'in makasından çıkan ölçüleri gerçekçi giysiyi giydirdi.
Yapısal değişimle, başta Merkez Bankası'nın otonomisi olmak üzere, ekonomi, siyasi etkilerden arındı. AKP'nin ilk aylarında, TL değeri düşürülsün diye yapılan siyasi baskılara, Merkez Bankası başka türlü dayanabilir miydi?
Kriz, Türkiye üreticisine verimi yükseltmeyi öğretti. Sözgelişi. Daha pahalı enerji, yüksek faizli krediye ve diğer yüksek girdilere karşın Fiat Doblo, Türkiye'de, İtalya'dan yüzde 30 ucuza üretiliyor.
Ama madalyonun diğer yanı o kadar keyif verici değil.
18 milyar dolar sıcak döviz girmiş ve bir tek doları bile gerçek yatırıma dönüşmemiş. Geldiği gibi gidebilir.
Özelleştirme kötü. 1993'te değeri 30 milyar dolar olan Telekom'a 3 milyar dolar verilmedi. TÜPRAŞ'ta, Tekel'de gecikmeler sürdü. Kayıp büyük. Zihniyetin değişmesi gerek.
Yabancı yatırımcı gelmiyor. Ford'un gelişinde kan kusturulmuştu. Ya Aria'ya yapılanlar?..
Bürokrasi, yabancı sermaye için köprü başını Deli Dumrul gibi tutmuş. Geçersen bedeli var. Yabancı sermayeye birkaç hafta içinde tüm izinleri verecek bir ajansın kurulmasını da bürokrasi engelliyor.
2003'ün yüz güldüren rakamlarıyla sanayide kapasite kullanımı yüzde 80'e, ekonomik büyüme yüzde 5'e dayandı ama yatırım yok.
Yeni yatırım olmayınca, gelecek yıl büyüme nasıl sürecek?
İhracat talep artışı, sonuna dayanmış kapasiteyle nasıl karşılanacak?
Çığ gibi büyüyen işsizliğe nasıl çözüm bulunacak.
....
İlk rakamlarla esen olumlu havayı izleyen bu kaygı yüklü sorular üzerine Mehmet Barlas durumu şöyle özetledi:
"Bizim Gaziantep'te bir söz vardır.
K e y f i m i z p a ş a k e y f i . H a l i m i z i t l e r d e y o k. Bunu mu diyeceğiz?"
Yüzyılların alacakaranlığından çıkarken 100 yaşını bile doldurmamış laik Türkiye bile zorlanıyor.
Prof. Bernard Lewis geçen yıl bana "Diğer İslam ülkeleri Türkiye'ye 100 yılda bile yetişemez" demişti.