Nikos Kazancakis, "Zorba" adındaki kitabında "İnsan nasıl bir makinedir usta.. Ağzına bal, şarap, et, ekmek koyuyorsun, kahkaha, felsefe, şarkı çıkıyor" der. Jardel'de nasıl bir makine?
"Ekmek, et meyve yiyor gol çıkarıyor"
Jardel iyi mi oynadı dalaştı mı? Bu soruların hiç gereği yok. İki altın gol attı. Galatasaray'ı Avrupa'nın en büyüğü yaptı.
"Gazeteci tarihin tanığıdır" söylemini, dün bir kez daha yaşadığımız dakikalar kanıtladı.
Galatasaray dün gerçekten tarih yazdı.
Daha doğrusu tarihi yaptı.
Monaco Stadı'nda 10 bini aşkın Türk, ayakta Galatasaray'ı alkışlarken düşünüyordum... Yüzyıllar önce Gülbaba, Taksim dolaylarındaki tepelerde atıyla gezinen Sultan'ı durdurup bir sarı bir kırmızı karanfil sunduğunda aklına hiç tam orada Türkiye'nin gururu olan bir okulun kurulacağını... Sonraları Galatasaray Mektebi adını alacağını... O mektepten yetişenlerin Galatasaray adlı bir takım kuracaklarını ve tıpkı Sultan'a sunduğu çiçekler gibi sarı kırmızı renkli formalarıyla Avrupa'nın en büyüğü olacaklarını herhalde aklından geçirmezdi.
Gülbaba'yı sevgiyle ve şükranla anarak dün geceye dönelim...
Galatasaray festivali
Son üç gündür Cannes, Nice ve Monaco sokaklarında sarı kırmızı renklerle bir karnaval yaşanmaktaydı
Her yerde Türkler...
Lokantalarda, plajlarda, mağazalarda, cafelerde ve barlarda...
Başlarda sarı kırmızılı bandanalar...
Sırtlarda sarı kırmızı forma ve dudaklarda Galatasaray sloganları...
En büyük Cimbom!
Sarı kırmızı!
Göklerde yıldız, gönüllerde ay, şampiyonsun Galatasaray!
Sanki herkesin Galatasaray'ın bu maçı alacağı içlerine doğmuştu.
Kiminle konuşsam hep aynı cevap:
"Fatih'li Galatasaray olsaydı banko; ama bu Galatasaray'da maçı alır. Zafere alıştık."
Gerçekten Galatasaray tıpkı Fransa Milli Futbol Takımı gibi...
Nasıl ki Dünya Şampiyonluğu'nu kazandıktan sonra Fransa, antrenörü ve mucize kalecisi Barthez olmadığı halde Avrupa Kupasını da kazanmışsa ve bunun nedeni başarının tutku haline gelmesi ve inançsa; Galatasaray'da artık büyük başarıların bağımlısı oldu. Artık kazanma güdüsü bu takımın hücrelerine, bu takımın taraftarlarının yüreklerine sinmiş.
Bir ortak büyü peşine takılmış gidiyor Galatasaray...
Takvim yaprakları
Galatasary'ın uçağıyla Leeds'e havalanmıştık
Fatih Terim yanımıza geldi.
"Leeds maçını alırsak, gerisi gelir" dedi.
Ardından ekledi:
"Bu kadroyla var mısınız daha sonra finale ardından Monaco'daki Süper Kupa'ya uçalım. Bize uğur getirirsiniz"
Fatih bugünleri görmüş gibiydi...
Onun hakkını teslim edelim.
Galatasaray'ın simyacısı O'dur.
O sarı kırmızılı renklerden bu altın takımı yarattı.
Zafer bağımlığılını yarattı.
Dahası... Artık Türkiye insanı da çıtanın aşağı düşmesini istemiyor.
Her alanda büyük başarılar bekliyor.
Sarı kırmızılı 11'i model olarak görüyor.
Sanatta, bilimde, siyasette, ekonimide, şeffaflıkta, hukuk develetinde en iyiyi arıyor.
Futbol mabedi
Sahadan izlenimlere gelince; Monaco Stadı gerçekten bir mimari şaheseri...
Rengi ve mimarisiyle Akdeniz'in karakterini yansıtıyor.
Burada oynamak da izlemek de bir zevk
Galatasaray'ın bütün oyuncuları ellerinden geleni yaptılar.
Okan çok iyiydi. Ama orta sahada üç bücür yeniden eski günleri anımsatır bir futbol oynadı.
Popescu son haftalardaki yavaşlığını atmıştı.
Taffarel gene çok iyiydi.
Hakan inanılmaz süratiyle Real Madrid defansını hallaç pamuğu gibi attı.
Hagi'nin Suat'la paslaşarak yaptığı serbest vuruş enfesti...
Ve Jardel; yeni gol makinesi
Beş resmi maçta dokuz gol attı.
Su içiyor yemek yiyor gol çıkarıyor.
Önemli olan sonuç...
Real Madrid gibi bir devi devirmek müthiş bir olay.
Real Madrid'in sadece Figo için 100 milyon dolar yatırım yaptığını düşünün.... Galatasaray'ın bütün futbolcu toplamı bir Figo fiyatında değil.
Zaten Jardel'in ayağından gelen altın golle maç sonuçlandığında Figo topa taa tribünlere kadar uzanan bir vole patlattı.
Sahadan ayrılırken Galatasaray tribünlerinden ona "Adios Figo" diye bağrılıyordu.
Real Madrid'e Adios, Galatasaray'ın Süper Kupa'yı kucaklayışına alkış.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr