Geçen pazar sabahı İstanbul'da şimdilerde İstanbul Teknik Üniversitesi'nin kullanımında olan "Taşkışla binası"nın küçük bir salonunda "Rita Meter"in öğrencilerinin yıl sonu "piyano resitali"ni izledim. Üç yaşından on altı yaşına kadar çoğu kız piyano öğrencileri birer, ikişer parça seslendirdi.
Çetin Altan ustanın hayali, köylülerimizin piyano çalmayı, tenis oynamayı öğrenmesidir. Bu gerçekleştiğinde, Türkiye'nin "kara bahtının, kem talihinin" sona ereceğini söyler...
Ama bırakınız köyleri de... Acaba koskocaman İstanbul'da kaç kişi piyano çalıyor? Kaç kişinin evinde piyano var? Kaç kişi piyano çalmayı yaşamın bir parçası olarak kabul ediyor?
Eski dönemlerde, piyano bulunmaz bir müzik aleti idi... Fiyatı pahalı idi. Evler küçük olduğundan piyanoya yer ayrılamaz idi. Müzik öğretmeni bulmak zor idi... Müzik öğretmenine verilecek para yok idi. Şimdi devir değişti... Yaklaşık 1 milyar liraya, yani iki adet buzdolabı, üç adet televizyon parasına bir yeni veya kullanılmış piyano satın alınabiliyormuş. Piyano öğretmenleri evlere kadar gelip, 10 milyon liraya, 15 milyon liraya ders veriyormuş. Demek ki sorun para değil...
O halde sorun acaba nedir?
Sorunu bir yana bırakıp sayın okuyucularıma Bayan Rita Meter'den söz edeceğim. Bayan Rita İstanbul doğumlu Ermeni asıllı bir Türk. Annesi Verdin ile babası Yervant Portakal müziğe meraklı imiş. İki kızlarına küçük yaşta piyano dersi aldırmış. Büyük kız Aşhen zamanında İstanbul'un en ünlü piyano hocalarından biri olmuş. Profesyonel piyanistlere ders verirmiş. Kardeşi Rita da onun ders verdiklerini çalıştıran hoca olarak yardımcısıymış. Derken Aşhen Kavafyan ABD'nin Detroit kentine göç etmiş. Rita Meter onun öğrencilerini devralmış. İnanılamaz ama 65 yıldır, evet 65 yıldır İstanbul'da öğrenci yetiştiriyormuş. (Yaşını yazmayacağım, nazar değer!..) "- Bugün ismi bilinen çok kişi benim talebemdi... Rahmetli Ali Koçman da benim talebelerim arasında idi..." diyor.
Piyano resitalinde piyanonun başına geçen üç - dört yaşındaki minikler Kadıköy'deki "Sihirli Çan" isimli yuvanın öğrencileriymiş. Bayan Rita haftada bir gün bu yuvada öğrencilere ders veriyormuş. Öğrencilerin çoğunun evinde de piyano yokmuş. Sadece yuvadaki piyanoyu kullanıyorlarmış.
Bayan Rita'ya, "- Bu minikler nasıl öğreniyor?" diye sordum. "- Önce onlara notayı öğretiyorum" deyince şaşırdım. "- Yazı bilmeyen notayı nasıl öğrenir?" "Daha kolay ve çabuk öğrenir" dedi ve anlattı: "- Beş çizgi çizdiriyorum. En altına bir nokta koydurup, işte bu 'do'dur diye başlıyorum notaları belletmeye..."
Bayan Rita piyanosu olmayan öğrencilerine evinde ders verir, piyanosu olanları evlerinde ziyaret edermiş. "Ben yıllardır her gün, cumartesi - pazar dahil, öğleyin yola çıkarım, gece 21.00'de eve dönerim. Bu benim hayat biçimim. Kocam da öldükten sonra beni yaşatan bu" diyor.
Pazar günü Bayan Rita'nın öğrencilerinden Brahms'ı, Bella Bartok'u, Bach'ı, Shumann'ı, Claude Daquin'i dinledik. Bir öğrenci müsameresinden çok bir konser izledik.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr