Atlas Okyanusu’nda suya gömülen Air France uçağında bir Türk yolcu olduğunu öğrendik. Üzüldük. Bu yolcunun Rio de Jenario’da verdiği konserden dönem arp sanatçısı Ceren Necipoğlu olduğu yazıldı. Fakat çok kişi gibi ben de Ceren Necipoğlu’nun sanat yönü ile ilgili fazla bilgi edinemedim.
Serhan Bali’nin 6 yıldır düzenli olarak yayımladığı Andante Klasik Müzik dergisinin 40’ıncı sayısında Ceren Necipoğlu hakkında çok sayıda yazı vardı. Andante sayesinde Ceren Necipoğlu’nun ne büyük bir kayıp olduğunu daha iyi anladım. Ceren’in eğitimi, birikimi, deneyimi ve başarılı müzik hayatı hakkında bilgi sahibi olunca üzüntüm daha da arttı.
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim görevlisi olan Ceren (37), ilkokuldan sonra Alman Lisesi’nde ve Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken müzik eğitimini sürdürmüş. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan sonra ABD’de Louisiana Devlet Üniversitesi ile Indiana Universitesi’nde arp eğitimini sürdürmüş ve lisans üstü derece almış. Fransızca, İngilizce ve Almanca bilirmiş. Yurtiçinde ve yurtdışında sanatı ile öne çıkmış. Yurtdışında aranır bir Türk sanatçısı olmuş.
Bu vesileyle Andante gibi sanat dergilerinin önemini dikkatlerinize sunmak istiyorum. Andante, şimdilerde düzenli yayınlanan bir klasik müzik dergisi. Ondan başka bir de popüler ve klasik müziğe birlikte yer veren Panayot Abacı’nın 45 yıldır yayımladığı Orkestra dergisi var. Daha önceleri yayımlanan Opus, Lirik ve Klasik Müzik dergileri kısa soluklu oldu.
Klasik müzik dergileri
Klasik müzik dergilerinden söz ederken (eski bir Ankaralı olarak) Cumhurbaşkanlığı senfoni Orkestrası (CSO) viyolacılarından, (acımasız müzik eleştirmeni) rahmetli Faruk Güvenç’i unutmak hata olur. Faruk Güvenç, CSO’da akşam viyola çalar, sonra motosikletine atlar, arkasına Suna Kan’ı bindirir, Ulus gazetesine gider, konserin eleştirisini yazardı. Bir akşam önce dinlediğimiz konserin eleştirisini ertesi gün Ulus’ta okurduk. Daha sonraları Milliyet’te de yazan Faruk Güvenç, Opus adındaki klasik müzik dergisini yayımlamıştı.
Klasik müzik dergilerinin önemli bir işlevi de sanat olayları kadar sanatçılarla ilgili bilgileri de vermektir. Andante’de yayımlanan haberlerden Türkiye’de çok sayıda genç klasik müzik sanatçısının yetiştiği ve bunların dış ülkelerde önemli başarılar elde ettikleri anlaşılıyor. Ne yazık ki bu tür haberler başka yayınlarda yer alamıyor.
Üniversitelerimizin 24’ünde devlet konservatuvarı var. Bunların 4’ü Türk Müziği kalanı klasik müzik eğitimi veriyor. Her yıl bu konservatuvarlardan her yıl 1000, 2 bin klasik müzik sanatçısı gencimiz mezun oluyor. Bunların bir bölümü eğitimlerine yurtdışında devam ediyor.
Eskiden yurtdışında tanınan sınırlı sanatçımız vardı. Opera sanatçılarımız Leyla Gencer, Suna Korat ile Suna Kan, İdil Biret dışarıda ünlenen ilk sanatçılarımızdı. Sonra Güher ve Süher Pekinel, Gülsin Onay, Fazıl Say’ın isimleri öne çıktı. Derken Şirin Pancaroğlu, Bülent Bezdüz, Burak Bilgili, Efe Kışlalı, Yelda Kodallı, Şenol Talınlı, Bülent Külekçi tanındı.
Kızlar harika
Genç erkeklerimiz de şimdilerde yurtdışında tanınmaya başlandı ama kızlar önde koşuyor.
Soprano Burcu Uyar, dünyanın en önemli operalarından Deutsche Oper’de başrollere çıkıyor. Arpist Şirin Pancaroğlu, piyano ikilileri Ufuk-Bahar Dördüncü ve Ferhan-Ferzan Önder kardeşler, besteciler Sıdıka Özdil, Zeynep Gedizlioğlu, piyanist Hande Dalkılıç yurtdışında çok sayıda konser verdi. Kemancı Hande Özyürek, Münih Radyo Senfoni Orkestrası’nda çalıyor. Soprano Hale Soner, son Bologna Operası’nda söyledi.
Mezzsoprano Asude Karayavuz ise Leyla Gencer’in öğrencisiydi. Şimdi La Scala Operası’nda söylüyor.
Klasik müziğe ilgi duyarsanız (ki duymanızda yarar var) aylık Andante dergisini okuyabilir veya olan biteni www.andante.com.tr sitesinden izleyebilirsiniz.
(Halkımız, medyamız sayesinde gecelik mutlu beraberlikleriyle ünlü” ikoncan kızlar”ın tamamını tanır oldu da eğitimleri, birikimleri, becerileri ve alınterleri ile yurtdışında bizi temsil eden başarılı sanatçı kızlarımızdan kimsenin haberi olamıyor.)