Dün bankalar halkımızın bir günlük repo hesabına yüzde 67, bir haftalık repo hesabına yüzde 68 faiz ödüyordu.
Vergisini düşünüz, yıllık olarak (enflasyondan arındırılmış) yüzde 37 - 38 reel faiz demektir.
Bir ay önce bankalar, halkımızın repo hesaplarına yüzde 25, yüzde 30 faiz vermeye nazlanıyordu. Yıllık olarak reel repo faizi yüzde 10'larda dolanıyordu.
Devlet tahvilleri ve bonoları kullanılarak yapılan borçlanmalardaki faiz oranına "bono piyasası faizi" deniliyor. Bu faiz ise, işlem konusu tahvil ve bononun vadesine göre dalgalanıyor. Piyasada en fazla işlem gören 20 Haziran 2001 vadeli tahvilin faizi dün yüzde 41.26 idi.
Yüzde 41 faiz demek, yüzde 27 reel faiz (enflasyondan arındırılmış faiz) demektir.
Bu faiz oranı yirmi gün önce yüzde 33'lerde dolanıyordu. Ne oldu da faiz yirmi günde yüzde 33'lerden yüzde 41'lere tırmandı?
Reel faizi yüzde 19, yüzde 20 bandından yüzde 41 bandına taşıyan Ankara'dakilerin zart - zurtu, cart - curtudur.
Ankara'dakiler sorumsuzca konuşuyor. Atıyor, tutuyor... Her konuşma ülkeye 6 - 7 milyar dolar görünmeyen fatura bindiriyor.
Ankara'dakiler zart - zurt, cart - curt edince içerideki döviz dışarı çıkıyor. Dışarıdan döviz gelmiyor. İçerideki döviz dışarı çıkınca, dışarıdan döviz gelmeyince piyasadaki Türk lirası azalıyor. Faiz bunun için tırmanıyor.
Faiz tırmanınca, "reel faiz büyüyünce" (örneğin yüzde 19 - 20'lerden yüzde 27'lere tırmanınca) normal olarak dışarıdan içeriye döviz girmesi, içeriden dışarıya döviz çıkmaması gerekir. Çünkü reel faizin büyüklüğü döviz sahiplerini cezbeder. Dövizlerini bozdurup, Türk lirasına dönüştürmelerini teşvik eder.
Geliniz görünüz ki, Ankara'dakilerin cart - curtları, zart - zurtları o denli olumsuz hava yaratıyor ki, reel faizdeki cazibe bile işe yaramıyor.
Sayın okuyucularım, bizde uygulanan istikrar programı "ne kadar döviz - o kadar Türk lirası" esasına dayanıyor. Bu sistemi çalıştıracak olan da "faiz" oranıdır.
Piyasada Türk lirası azalınca, faiz yükselecek. Faiz yükselince (reel faizin cazibesi ile) içeriden dışarıya döviz çıkmayacak. Dışarıdan döviz gelecek. Bu dövizler Türk lirasına dönüştürülecek. Piyasada para bollanacak. Para bollanınca faiz düşecek. Faiz düştüğü için döviz girişi durduğunda gene faiz yükselmeye başlayacak... Böylece faiz belli bir band içinde inip çıkarak piyasadaki Türk lirası miktarını ayarlayacak.
Otomatik olarak işlemesi gereken bu sistemi işlemez hale getiren "güven bunalımıdır"... Çünkü döviz sahibi için "güven" bazı defalar faiz kazancının üzerine çıkar. Güven olduğunda yüzde 20 reel faizi görüp Türkiye'ye döviz getirenler, Ankara'nın cart - curtu ve zart - zurtu ile güven kaybedince yüzde 27 reel faizi bile küçümsüyor.
Sayın okuyucularım, durum ciddidir. Durum ciddidir ama Ankara'dakiler ciddi değildir. Ülke TV kameraları karşısında demeç vererek, sokaklarda yürürken gazetecilerle konuşarak idare edilmez. Her etkili ve yetkili aklına estiği gibi atıp tutamaz. Devlet ciddiyeti denilen bir şey vardır. Yerlisi ile, yabancısı ile herkesin parası kıymetlidir. Ne yapacağını bilmeyen, lafla peynir gemisini yürütmeye çalışan etkili ve yetkililere kimse parasını emanet etme cesaretini gösteremez. Emanet eden de girdiği riskin büyüklüğüne göre paranın fiyatını (faizini) yükseltir. Olan budur. Olan budur ama, olan Ankara'dakilere olmuyor. Olan bu saf ve bakir halka oluyor. Yükselen faizin faturasını bu halk ödüyor.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr