Olayların içinden Törenlere Türkiye davet edilmedi. Deklarasyonda Türkiye'nin üyeliğiyle doğrudan veya dolaylı hiçbir kelime-cümle yer almadı.Ama bunları bizim politikacılarımız ve kamuoyumuz pek umursamadı. Çünkü biz, "AB ile ilişkileri eskisi kadar ciddiye almıyoruz".- Kimilerine göre, AB artık çökmek üzere. Yakında dağılır. Önemi falan kalmadı.- Kimilerine göre, AB ülkeleri istemese de Türkiye'yi tam üyeliğe kabul etmeye mecbur olacak. O nedenle dert etmeye değmez. Nüfusları yaşlandı. Bizim gençlerimiz olmaz ise çalıştıracak adam bulamayacaklar. Radikal İslama karşı "ılımlı Müslüman" Türkiye'yi tam üyeliğe kabul etmezlerse rahat edemezler.Biz kendimizi bu şekilde kandırmaya çalışmayalım. Gerçek şu ki AB'nin dağılacağı yok. AB ülkelerinin bizim tam üyeliğimize evet diyecekleri yok. AB'nin 27 ülkesinin temsilcileri Berlin'de bir araya geldi. AB'nin 50'nci yılı kutlandı. Bu kutlama nedeniyle bir deklarasyon yayımlandı. AB'nin 2 önemli gücü var (1) Ortak Pazar, (2) Ortak para birimi. Bu güçler AB'nin devamını sağlayacak. Ortak anayasa olsun olmasın, siyasi birlik gerçekleşsin gerçekleşmesin, bugüne kadar hukuk, adalet, insan hakları, eşitlik, hoşgörü, demokrasi konularında uyum gerçekleşti. Çokkültürlülük, dil ve sosyal birliktelik öne çıktı.Bütün bu gelişmeler olurken, AB içinde sosyal birlikteliğe, uyuma en fazla direnenlerin Müslüman göçmenler olması, Hıristiyanlarca oluşturulan ve Hıristiyanların katılımıyla genişleyen AB'nin giderek Müslümanlara karşı açık veya kapalı şekilde cephe almalarına neden oldu.Gerçekçi olalım. Türkiye'nin ekonomisinin güçsüz olması, nüfusunun fazlalığı, hukuk, demokrasi, insan hakları konularındaki yapısal değişimi gerçekleştirememiş olması AB'ye tam üyeliği güçleştiren sorunlardır ama bunların önünde koşan ana konu, Türkiye'nin 73 milyon nüfuslu bir Müslüman ülke olmasıdır.Türkiye'de son zamanlarda dinin siyasete alet edilmesi, ülke yönetiminde dini siyasete alet edenlerin hâkimiyeti, Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştıran, Avrupa'dan ayıran, Ortadoğu'ya doğru iten en önemli etkendir. Ortak Pazar ve para birliği büyük güç Halbuki, bizim için AB üyeliği, Osmanlı'dan bu yana sürüp giden "çağdaşlaşma hayali"ni gerçekleştirebilmenin "anahtarıdır".İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda Türkiye Avrupa'nın bir parçası olarak kabul ediliyordu. O yıllarda oluşturulan yeni uluslararası örgütlerde Türkiye Avrupa ülkeleriyle birlikte yer alıyordu. Türkiye Avrupa Konseyi'nin de kurucu üyesiydi.Altı Avrupa ülkesi (Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya) bundan 50 yıl önce AB'nin temelini attıktan sonra, tam üyelik için ilk olarak Türkiye ve Yunanistan'ı davet ettiler. Türkiye, AB'nin kuruluşundan 2 yıl sonra, 1959 yılında, üyelik başvurusu yaptı. Üç aşamalı bir program sonucu, Türkiye'nin tam üyeliğinin gerçekleşeceği 1971 yılında Ankara Anlaşması ile kararlaştırıldı.Elli yılda "Altılar"a 21 ülke daha katıldı. Türkiye'nin tam üyeliğini isteyen ve destekleyen kalmadı. Çünkü Avrupa, Türkiye'yi artık "dışlıyor". Biz ise Avrupa'dan "uzaklaşıyoruz". Acaba onlar dışladığı için mi Avrupa'dan uzaklaşıyoruz, yoksa biz uzaklaştığımız için mi onlar bizi dışlıyor? guras@milliyet.com.tr AB, çağdaşlaşma hayalimiz