Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bankalarla ilgili tartışmalar halkı bıktırdı. Halk bu tartışmaların nedenini anlayamıyor ama anladığı bir şey var... Ne zaman bankacılık tartışması gündeme gelse, sonunda halkın önüne bir fatura konuluyor. Bu faturayı da halk ödüyor...
Şu kış gününde halkımız iş derdinde, aş derdinde... Geliniz görünüz ki halkımızın işini, aşını konuşan yok. Önce "bankaları kurtaralım, sonra halkı kurtarırız" diyorlar.
Bankalarla ilgili tartışmalar "kayıkçı kavgası"na dönüyor. Eskiden İstanbul’da Eminönü - Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş. Hiç yoktan çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. Kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner, ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş...
Bu yalancı kavga daha sonra denizden karaya taşınmış... Halkı çarpmayı meslek edinen yankesiciler, "Yeni Cami" önünde kayıkçı kavgası benzeri "yalancı kavgalar" ile halkı çevrelerine toplayıp "soymayı adet edinmiş".
Sayın halkım, bu kayıkcı kavgasına katılanların her birinin maksadı farklıdır...
(1) Kavgaya girenlerin bir bölümünü, "Ona daha fazla verecekler, bana daha az verecekler... Veya hiç vermeyecekler... Bana da versinler..." derdinde.
(2) Bir bölümü, "Yaraları tedavi ederek hastaları iyileştirmenin ne gereği var... Bıraksınlar da ölsünler... Piyasa temizlensin... Rakipler azalsın... Piyasa bize kalsın" diyerek kavga ediyor.
(3) Bir bölümü "Abicim böyle bir ortam bir daha ele geçmez... Bütün bankaları devletleştireceksin..." diyerek kavgaya giriyor.
(4) Bir bölümü "Madem para veriyorlar, bolca versinler de... Başka işler de yapalım" diyerek bankalara akıtılacak para miktarını artırmak için kavgaya girmiş durumda.
(5) Bir bölümü "Daha önce bize de para verilse idi, bizim banka elimizden çıkmazdı... Bizim banka Fon’a geçti. Şimdi başkalarının bankaları kurtarılıyor.... Olur mu böyle..." diyerek kavgaya karışıyor.
(6) Bir bölümü "Abicim... Gördüğünüz gibi bu işin sonu yok... Bizi boş yere mahkemelere verdiniz, hapislere tıktınız... Bizi bir an önce af ediniz..." diyerek "hak aramak için" kavganın içine giriyor. Dikkat edilir ise, "Yapılmak istenilen nedir? Yapılır ise bu ülkeye, bu halka ne iyilik getirir?" sorusuna cevap arayan yok.
Ortada iki seçenek var:
(1) Devlet bankalara sermaye koymayacak. Vaziyeti bozulmuş ve bozulacak bankalar eskisi gibi fona devredilecek. Bugüne kadar konulan 20 milyar dolara ek olarak içlerine para akıtılacak.
(2) Devlet 4 milyar dolar sermaye koyarak, bazı bankaların Fon’a geçmesini önleyecek. Bu desteğe rağmen ayakta kalamayacak bankalar eskisi gibi Fon kapsamına alınacak. Bunların sahip ve yöneticileri suç işlemiş ise eskisi gibi mahkemeye verilecek.
Bu iki seçenek arasında karar verirken de iki noktayı unutmamakta yarar var: (1) Fon bundan önce devredilen 19 bankanın hasarını çok az hazmedebildi. Devlet bu bankalara koyacak 20 milyar doları zor da olsa bulabildi... Bundan sonra Fona devredilme durumunda kalacak bankalar, Fon’un hazmedemeyeceği boyutta büyük bankalar olabilir. Bunların açıklarını kapatacak büyüklükte para bulunmayabilir. (2) Bir bankayı tüm yükümlülükleriyle Fon kapsamına alarak tasfiye etmenin faturası, sermaye yardımı yaparak kurtarmanın faturasının çok çok çok üzerindedir.