Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Söyleyecek lafı kalmayan, "manşete çıkmak isteyen" devleti kötüler oldu. Zenginler kulübü TÜSİAD Başkanı bile, işini gücünü bıraktı. Allah’ın günü halkımıza "devletin ne kadar kötü" olduğunu anlatmak için şehir şehir dolanıyor. Bir gün Ankara’da, bir gün Antalya’da, bir gün İstanbul’da devleti kötülüyor: "Türkiye’nin en büyük yapısal sorunu devlettir. Devlet toplumun adalet duygusunu erozyona uğrattı. Devlet dökülüyor... Bizim devlet demirperde devletlerinden kötü!.."
Kim bu devlet? Devlet kötü diyenler kimi karşılarına alıyor? Kimi eleştiriyor?
Hukuk anlatımı ile devlet "aralarında dayanışma ve otorite bağları bulunan ve bir toprakta yaşayan devamlı bir fertler topluluğudur".

Açık anlatımı ile devlet biziz. Açık anlatımıyla kötü olan var ise kötü olan biziz. Kimse elini yıkayarak, karşıya geçip konuşma imtiyazına sahip değildir. Bu devlet kötü ise bu devleti biz kötü hale getirdik.
Askeri ile, polisi ile, vergi memuru ile, hakimi ile, öğretmeni ile, tapu teşkilatı ile (maaş karşılığı) halka hizmet için kiralanan memuru ile devlet bir bütündür.
Devleti oluşturan halk, devleti yönetmek için vekillerini seçip Ankara’ya yollar. Bu vekiller hükümeti oluşturur. Hükümet hem devleti, hem halkı idare eder.
Devlete kötü diyenlerin eleştirisinin muhatabı kim? Halkın Ankara’ya gönderdiği milletvekilleri mi? Milletvekillerinin oluşturduğu hükümet mi? Hükümetin idare ettiği "devleti teşkilatı" mı?
Değişmesi beklenen nedir? Bu milletvekilleri gitsin yerlerine başkaları mı gelsin? Bu milletvekillerini seçenler bu seçimden memnun ki, TBMM’nin yapısı değişmiyor. Zaten değişmesine de imkan yok. Bu ülkenin insanlarının yapısı değişmeden Meclis’in yapısı nasıl değişir?
Hükümet değişsin... İyi de... Bu Meclis’ten çıkan hükümet bu hükümet... Dışarıdan hükümet mi ithal edeceğiz? Taaa... Amerika’dan bakan getirdik... Onu da beğenen yok.
Bütün mesele devletin bir "emme basma tulumba" olarak görülmesinde. Her kesim devletten almaya çalıştı. (Ben almadım, beni bu işe karıştırmayınız diyenler çıkabilir... Dikkat buyurunuz, kesim deniliyor. Kişi denilmiyor.) Şimdi bu kesimler "devleti sen mi soydun, ben mi soydum" tartışması yapıyor... "Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz", devleti dolaylı veya doğrudan olarak "hep birlikte soyduk."

Kimimiz teşvik ile sanayi tesisi kurduk. Kimimiz tarım ürününü yüksek fiyatla sattık. Kimimiz çalışmadan maaş, ücret aldık. Kimimiz erken emekli olduk. Kimimiz hayali ihracat yaptık. Kimimiz banka kurup, devleti hortumladık. Kimimiz gecekondu yaptık. Kimimiz kaçak elektrik kullandık. Kimimiz ucuz faizli kredi ile yatırım yaptık. Kimimiz devlet ihalesini paylaştık...
Atatürk iyi... Asker de iyi... Onlar dışında devlet kötü... Her şey kötü!
Bu kadar kötülükler içinde acaba bazı insanlar nasıl "iyi kalabiliyor" da sabahtan akşama "o kötü, bu kötü" diyerek, "onu ve bunu kötüleme vaktini ve fırsatını bulabiliyor?"
Özeleştiri iyi bir şey ama, bunun bir sınırının olması gerekir. Genel kötülemeler yerine, iyileşmesini istediğimiz şeyleri açıklıkla ortaya koymak gerekir.
Dünyada sorunu olan tek ülke Türkiye değil... Türkiye sorunlarını çözme başarısı gösteremediği için bu durumda... Bu durumdan sadece onu bunu kötüleyerek çıkamayız... Bizim alternatiflerimiz sınırlı...
Halkımız bu halk... İşadamlarımız bunlar... Köylümüz bu, işçimiz bu. Esnafımız bu, sanayicimiz bu... Halkımız bu, Meclis’i, bu Meclis bu hükümeti çıkarıyor... Devleti oluşturan "fertler topluluğu da" işte bunlar... Biz iyi olur isek, devlet de iyi olacak...