Bütçe açık verince, açığı kapatmak için Hazine tahvil ve bono satar. Bu tahvil veya bonoları (1) Yabancı bankalar, yatırımcılar satın alabilir. (2) Halkımız, küçük büyük tasarruf sahipleri satın alabilir. (3) Türk bankaları satın alabilir.
Bu tahvil ve bonoların “mutlaka satılması” gerekir. Satılamazsa Hazine “tıkanır”. Ödeme yapamaz hale gelir. Yunanistan’da olan budur.
Hazine’nin çıkardığı tahvillerin, bonoların çok az kısmını yabancı bankalar ve yatırımcılar ile halkımız satın alıyor. İşte bu nedenle Türk bankalarının kasaları Hazine tahvilleri ve bonolarıyla (İç Borçlanma Senetleri) doluyor.
Hazine kim satın alırsa alsın tahvillere ve bonolara aynı faizi ödüyor. Açık anlatımla, yabancı yatırımcıya başka, halka başka, bankalara başka faiz ödemesi yok. Faizi kim beğenirse, bu kâğıtlardan satın alma şansına sahip. Yabancıların ve halkımızın satın almadığı Hazine kâğıtlarını (faizini beğendikleri için veya kendilerini mecbur hissettikleri için) bankalar topluyor.
Bankalar bu kâğıtları satın almasa, Hazine borçlanamaz. Borçlanamasa açığını kapatamaz. Açığını kapatamasa ödemeleri durdurur.
Türk bankalarındaki tahvil ve bono stoku arttıkça bankalar Hazine’den daha çok faiz alıyor. Menkul değerlerden alınan faiz rakamı büyüdükçe de bankaların kârlılıkları artıyor.
Bono ve tahvil kazandırıyor
2010 yılının ilk 3 ayında 300 borsa şirketinin kârlılık rakamları açıklandı. 300 borsa şirketinin toplam kârı 9.3 milyar TL. Bunun yüzde 53’ünü teşkil eden 4.9 milyar TL borsada hisse senetleri işlem gören 17 bankanın kârını teşkil ediyor. Bu 17 bankanın net kârı, bir yıl önceye göre yüzde 31 artış göstermiş.
Borsada hisse senetleri işlem gören 17 bankanın 4’ünün toplam kârı olan 3.6 milyar TL 17 bankanın toplam kârının yüzde 73’ünü oluşturuyor.
Bu 4 büyük özel sektör bankasının, Akbank, Garanti Bankası, İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası’nın kârının nasıl oluştuğunu gösteren bir tabloyu yazının altında bulacaksınız.
Bankaların kârlılığını mevduat olarak daha ucuz faizle topladıkları parayı, daha yüksek faizle Hazine’ye borç vermeleri ve de mevduat faizleri ile kredi faizleri arasındaki fark sağlıyor.
Bir yıl öncenin mart ayı sonuçlarına göre 2010 yılında bu 4 büyük banka mevduata 1.7 milyar TL daha az faiz ödemiş, buna karşılık kredilerden de 1.7 milyar TL daha az faiz almış ama, daha çok menkul değer satın aldıkları için Hazine’den daha çok faiz geliri elde etmişler.
Bankacılık hizmetlerinden daha çok gelir elde etmişler. Bütün bunların sonucu 4 büyük bankanın net kârları geçen yılın ilk çeyreğine göre bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 50 artmış.