Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Partilerin işbirliği, güçbirliği ve de oybirliği ile oluşturulan "Yeni Türkiye Stratejisi"nin temeli şudur:
(1) Türkiye'de emek / işgücü ucuzlatılıyor. Çalışma süresi uzatılıyor. Sosyal güvenlik harcamalarında işverenin yükü azaltılıyor. Türkiye'nin "ucuz işgücü pazarı" özelliği kalıcı hale getiriliyor.
(2) Sermaye üzerindeki vergiler hafifletiliyor veya kaldırılıyor. Vergi yükü çalışanın ücretine ve tüketiciye (peynire, ekmeğe, dolmuşa, tüp gaza) bindiriliyor.
(3) Devletin çağdaş eğitim konusundaki açığının / yetersizliğinin, paralı eğitim ve din eğitimi ile kapatılmasına çalışılıyor. Dini politikaya alet eden liderlerin önündeki engeller kaldırılarak, sosyal kıpırdanmaların / huzursuzlukların din disiplini ile baskı altına alınabileceğine inanılıyor.
Laiklikten ödün pahasına, dini politikaya alet eden liderlerin önündeki engeller kaldırılıyor. Sosyal kıpırdanmaları / huzursuzlukları bastırmada dini liderlerin gücünden ve disiplininden medet umuluyor.
(4) Yabancı sermaye tek kurtarıcı güç olarak görülüyor. Her konuda yabancı sermayeye davetiye çıkarılarak, gelmesi için ne isteniyorsa yapılıyor. Kamu hizmetleri "imtiyaz sözleşmeleriyle" yabancılara devroluyor. Kredi getirene yüksek reel faiz veriliyor. Yatırım yapana, düşük ücret, vergi muafiyeti, yüksek kar garantisi veriliyor.
İşte böyle bir ekonomik yapılanma stratejisinde Türk halkına biçilen misyon ırgatlıktır. Türk halkı "fakir bir ırgat" olacaktır.
Türk halkı "Yeni Kalkınma Stratejisi" içinde, yabancı ve yerli sermaye emrinde "ucuz işgücü olarak" çalışma rolünü üstlenecektir. Türk halkı ucuz çalışmalıdır ki:
- Yabancı sermaye başka ülkelere gidecek yerde Türkiye'ye gelsin,
- Ucuz işgücüne dayalı olarak üretilen mallar ihraç edilebilsin. (Ucuz işgücüne dayalı üretimde esas olan ihracattır. Çünkü ucuz işgücünün alım gücü düşüktür).
Sayın okuyucularım, ortaya konulan bu model yanlıştır. Bu model eski "sömürge modeli"dir. İşin çarpık yanı, eskiden bu modele uygun elbiseleri sömürecekleri ülkeler için sömürenler biçerdi. Şimdi biz, kendi kendimize, kendi ülkemizi sömürtmek için dar elbiseler biçip, içine giriyoruz.
Bu konuları konuşmanın, yazmanın, tartışmanın komünistlik ile, solculuk ile ilgisi, ilişkisi yoktur. Bunlar ekonominin temel kavramlarıdır.
Gelişmenin temelinde üretim yatar. Daha fazla üreten daha çok gelir elde eder. Gelirin bir bölümü tüketilir. (Talep yaratır). Bir bölümü tasarrufa gider. (Sermaye oluşur. Yatırım yapılır). Üretimin dört temel faktörü, üretime katkıları oranında "katma değer"den pay alır. Doğa üretime katkısının karşılığını "kira / rant" olarak, emek "ücret" olarak, sermaye "faiz" olarak, müteşebbis "kar" olarak alır. Emek, üretime katkısının karşılığında alacağı payın (ücretin) ölçüsünü kaçırır ise fazladan aldığını, müteşebbisin karından, sermayenin faizinden alır. Aynı şekilde, sermaye ve müteşebbis üretimden daha çok pay almaya kalkıştığında emek ezilir. Emeği ezerek, fakirleştirerek üretim yaparsanız o ürünleri o ülkede satamazsınız. Çünkü fakir emek o ürünleri tüketemez. Bu tip üretim ancak başka ülkelere satılmak için yapılır. Bu tip üretimde katma değeri sadece sermaye (faiz olarak) ve müteşebbis (kar olarak) paylaşır. O ülke sadece fakir ırgatlar ülkesi olur.