Alen Greenspan ABD'de "Merkez Bankası" görevi yapan kurumun başkanı, 74 yaşında. Görev süresi sona erdiği halde Başkan Clinton görev süresini 4 yıl daha uzattı. Çünkü Greenspan, Başkan Clinton döneminde ekonomide gerçekleşen şahlanışın "kaptan"ı. ABD ekonomisinde "şahlanış" demek, "enflasyonsuz büyüme" demek. Greenspan bunu, faizleri bir indirerek, bir bindirerek başardı.
Faizleri 0.25 puan (yüzde 1'in dörtte biri) kadar artırıyor veya düşürüyor. Böylece ABD ekonomisine yön veriyor. Faizlerde bu kadar küçük değişim, ABD ekonomisini etkilemeye yetiyor.
Faizler inince insanlar daha fazla para harcıyor. İnsanlar daha fazla harcayınca üretim artıyor. Üretim artınca istihdam imkanı gelişiyor. Sonuçta insanların geliri artıyor. Artan gelir borsayı, harcamaları, yatırımları coşturuyor. İnsanlar ölçüyü kaçırıyor. Ölçü kaçınca ve de üretimden fazla harcama başlayınca enflasyon tırmanışa geçiyor. İşte o zaman Greenspan frene basmak için faizleri 0.25 puan artırıyor.
Faizler artınca, insanlar harcamayı kısıyor. Yatırımlar yavaşlıyor. İşsizlik tehlikesi ortaya çıkıyor. Borsadan para çekiliyor. Borsadaki şişkinlik iniyor. Para faize gidiyor. Kalkınma hızı yavaşlıyor. İşte o zaman da ekonomiyi tekrar harekete geçirmenin zamanı geliyor. Greenspan gaza basmak için faizleri 0.25 puan düşürüyor.
Asya ve Rusya krizi etkisinde ABD ekonomisinin durgunluktan etkilenmesini önlemek için Greenspan 1998 yılında faizleri 0.25 puan indirmişti. Daha sonra görüldü ki, ABD ekonomisi dünya krizinden olumsuz etkilenmiyor. Tersine koşuyor. Satışlar artıyor, üretim artıyor, gelir artıyor, harcama artıyor, borsada fiyatlar tırmanıyor... Bunun üzerine ekonominin ısınmasını önlemek için frene basma arayışında Greenspan faizleri her defasında 0.25 puan olmak üzere 5 defa yükseltti. Faiz oranını yüzde 6'ya çıkardı.
(1) Yüzde 6 faize rağmen ABD'de ekonomi olması gerekenden fazla büyüyor. Olması beklenenden fazla büyüme ise enflasyon tehlikesini getiriyor. (2) Yüzde 6 faize rağmen borsa şişiyor. Bu şişkinlik bir kriz veya panik tehlikesini getiriyor.
İşte bu iki tehlikeyi önlemek için ABD'de bugün faiz oranlarının artırılması bekleniyor.
ABD'de büyüme hızının en fazla yüzde 4'lerde dolanması gerekiyor. Halbuki 1999 yılının son üç ayında ABD ekonomisi yüzde 7.3 oranında, 2000 yılının ilk üç ayında yüzde 5.4 oranında büyüdü.
Yılın ilk üç ayında tüketici fiyatlarındaki artış ABD için normalin çok üstüne sıçradı. Sekiz yıllık rekor kırıldı. Fiyat artışı yüzde 4.3 oldu. Buna rağmen tüketicinin harcamaları reel olarak yüzde 8.3 oranında arttı.
Bütün bunlar ekonominin ısındığının işaretidir... Borsada, özellikle teknoloji hisselerindeki tırmanış da korkutucudur.
İşte bunun içindir ki ABD'de bugün Alen Greenspan'ın faiz oranlarını mutlaka artıracağı söyleniyor. Artıracak da ne kadar artıracak?.. Eskisi gibi çeyrek puan ile mi yetinecek? Yoksa bu defa frene hızla basmak için yarım puan veya bir puan artırım mı yapacak?
ABD'de faiz oranları artırılınca (1) Dolar değer kazanıyor. Diğer paralar (Avrupa paraları, Japon parası) değer kaybediyor. (2) Dolar ile borçlanmanın maliyeti artıyor. (3) Paralar borsadan çekilip faize yöneliyor. (4) Gelişmekte olan ülkelere ya dolar gitmiyor ya da o ülkelerdeki dolarlar ABD'ye dönmeye başlıyor.
Açık anlatımıyla bugün ABD'de faiz oranlarında yapılacak değişiklik sadece ABD ekonomisini etkilemeyecek. Bütün dünyada taşları yerinden oynatacak. Parasal hareketleri, borsaları sarsacak. Tabii ki Türkiye de bundan nasibini alacak. Bizim uzun vadeli sorunlarımızı halkımız hemen fark edemeyecek. Halkımız ilk planda borsadaki olumsuz gelişmeyi görecek. Ardından dolar fiyatı eskisinden daha hızlı artmaya başlayacak.
Alman markı tutmaya alışmış halkımız yavaş yavaş marktan dolara geçecek. Eskiden Amerika hapşırınca, Türkiye'de insanlar nezle olacak derlerdi de inanmazdık... İşte netice...
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr