Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dövizin bolluğunun kaynağı "üretim"dir. Dünya pazarında talebi olan mal ve hizmet üretebilen ülkenin "dövizi" bol olur.Biz Türkler Orta Asya'dan bu topraklara göçen "cengâver bir millet" olarak üretimden bir türlü hoşlanamadık. Atalarımız "futuhat" yoluyla, "haraç" (kibar adıyla "ganimet") toplayarak açığımızı kapattı.Haraç/ganimet toplama gücümüz kalmadığı için 150 yıldır "borçlanarak" yaşıyoruz. Başkaları üretiyor, üretim gelirinin bir bölümüyle refahlarını artırıyor, bir bölümünü tasarruf ediyor. Biz o üretim artıklarını, faiz karşılığı ülkeye çekerek üretmeden yaşamımızı sürdürmeye çabalıyoruz.İşte onun için eller giderken Ay'a, Türkiye hâlâ yaya... Büyük Türk Büyükleri, Türkiye'nin çok iyi durumda olduğunu söylüyorsa da, biz hâlâ Avrupa'nın sondan ikinci en fakir ülkesiyiz. Dört yılda bir kriz tokadı yemekten serseme dönmüş durumdayız. Döviz fiyatındaki yükselmenin durması, bundan sonra döviz fiyatının yükselmemesi, "dövizin bol olmasına" bağlıdır. Dikkat buyurunuz, uygulanan IMF destekli istikrar (!) programı, içeride üretim artışına dayalı bir döviz bolluğunu hedef almamıştı. Hedef, dışarıdan yabancı sermaye ve sıcak para girişine dayalı döviz bolluğuydu.Biz üretime dayalı dövize sahip olamayınca başkalarının dövizini harcayarak "idame-i hayat" eyliyoruz. Döviz açığı (cari açık) büyüyünce de 3 yılda, 4 yılda bir duvara tosluyoruz.Cari açığın büyümesinin ekonomiyi ayakta duramaz hale getirdiği dönemde dışarıda esen rüzgâr döviz sorununun üzerindeki örtüyü kaldırdı. Türk Büyükleri, bu durumda sorunun köküne inerek üretime dayalı döviz politikasına yönelecek yerde, tüm çabalarıyla sorunun üstüne gene örtüyü çekmeye, yurtdışından döviz girişine imkân verecek düzenlemelere yönelmiş durumda.Gerçekçi olalım, yurtdışındaki yatırımcıları hoş etmek, Türkiye'ye döviz girişinin devamını sağlamak için alınan tedbirler, yapılan düzenlemeler, orta ve uzun dönemde ekonomiyi daha da zayıflatacak yanlışlarla doludur. Türk parası aşırı değerlenmişti. Döviz ucuzdu. Ucuz ithalat yerli üretimin hem yapısını hem rekabet gücünü bozuyordu. Döviz açığını büyütüyordu. Bu tabloda çözüm, döviz fiyatının hazmedilebilir ölçüde, gerçek değerine doğru (kademeli biçimde) düzeltilmesiydi. Üretecek yerde borçlanıyoruz Düzeltme gecikince, saadet zinciri koparak hızlı bir düzeltme hareketi başladı. Kısa sürede döviz fiyatının büyük ölçüde yükselmesinin ekonomiyi sarsmasından doğal bir şey olamaz. Bugünkü sorun döviz fiyatının yükselmesi değil, gecikmeli düzeltmenin olumsuz etkisidir.Bu noktada hükümetin ve Merkez Bankası'nın döviz fiyatını aşağıya çekme noktasında kilitlendiği, yüksek faiz ve ucuz döviz politikasının sürdürülebileceğine inanıldığı görülüyor.Döviz fiyatını gerçekçi olmayan rakamda tutabilmek için bundan sonra Merkez Bankası'nın yüksek faizi uygularken piyasadan YTL'leri toplayacağı, Maliye'nin harcamaları kısacağı anlaşılıyor. Bu tedbirlerin anlamı, "ekonomide durgunluktur." Durgunluk, üretimde yavaşlamadır. İşsizliktir. Fakirliktir. Daha çok, daha çok dış kaynağa, daha çok borçlanmaya, daha çok döviz girişine muhtaç olmak demektir. Tekrarda yarar var (ama bunları söyleyeni ciddiye alan yok): Üretmeden, kendi dövizini kendi yaratmadan bu ülkede hiçbir alanda (eğitimde, adalette, sağlıkta, refahta, politikada) iyilik sağlanamaz. Üretimi artıramadıkça başımız dertten kurtulamaz. guras@milliyet.com.tr Saadet zinciri koptu