Her çocuğun ilköğretimi (ilk - orta) tamamlaması zorunlu. Ama çok sayıda çocuğumuz ilköğretimi tamamlayamıyor. İlköğretimi tamamlayanların çoğu da liseye devam etme imkanını bulamıyor. Bu çocuklarımız ne yapar? Ne eder? Ya sokaklarda kalır, ya da şansı var ise bir yerde çalışma imkanı bulur. Genelde 18 yaştan küçük yaşta çalışmak zorunla kalan çocuklara "çocuk işçi" deniliyor.
Çocuk işçi denilince gündeme farklı konular geliyor: (1) Çocuk işçinin istismarı konusu var. (2) Çocukların üretken mesleklere yöneltilmesi konusu var.
Bizim "geleneksel çıraklık sistemimiz" bu iki farklı alandaki sorunlara çözüm getirecek nitelikte. "Çıraklık müessesesi" okula gidemeyen veya okula devam ederken çalışma zorunluluğu olan çocuklara fırsat kapısı açıyor. Çocuğun sokakta kalmasını önlüyor. Meslek sahibi olmasına, üretime katkıda bulunmasına yardım ediyor. Karnının doymasına, evine üç beş kuruş götürmesine imkan veriyor. Türkiye’de çalışan çocuk sorununu tartışırken bunları dikkate almakta yarar var.
Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda, okuyamadıkları ve sokakta kaldıkları için değil, üretime katkıda bulunacak mesleklere yönelmelerine yardımcı olmak için belli bir temel eğitim çizgisinden sonra çocuklar mesleki eğitime yönlendiriliyor.
Çıraklık programı bilinmiyor
Bizim devletimizin de böyle bir programı var. Ama halkımız, devletimizin bu programından haberdar olmadığı için çok kimse çocuklarımızı üretken gençler olarak yetiştirmeye dönük imkanlardan yararlanamıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’mız 1986 yılından bu yana 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu çerçevesinde ilköğretimini tamamlamış 14 ile 19 yaş arasındaki çocuklarımız, gençlerimiz için çıraklık eğitim programı uyguluyor.
Çıraklık eğitimine başlayabilmek için ilk şart, çocuğun çırak adayı olarak çalışabileceği bir işyeri bulabilmek. İşyeri sahibi, adayın kendisi veya velisi ile bir çıraklık sözleşmesi yapıyor. Aday için 1 ay ile 3 ay arasında bir deneme dönemi başlıyor. Bu deneme dönemi sonunda işyeri sahibi adayı çalıştırmaya uygun görür ise, aday 10 gün içinde o şehirdeki "çıraklık eğitim merkezi" müdürlüğüne başvurarak kursa kaydoluyor.
İşyeri sahibi çırağa, yaşına uygun "asgari ücret"in en az yüzde 30’u kadar aylık ödüyor. Bu ücret vergiye tabi değil. Sosyal Sigorta primlerini belli sınırlar ile devlet karşılıyor.
Devlet, çıraklık eğitimine devam ettiği sürece çırağı meslek hastalığı ve hastalık sigortası kapsamına alıyor. Bu sigortaların primini devlet ödüyor. Çıraklık süresi seçilen mesleğe göre 3 veya 4 yıl. Çıraklar mesleğin özelliklerine göre haftada bir gün 8 saatten az olmamak üzere 10 saate kadar genel ve mesleki eğitim görüyor. Çıraklık eğitimini tamamlayan gençler kalfalık imtihanına giriyor. Bunda başarılı olanlar da eğer isterlerse ustalık eğitim programını sürdürüyor.
Listeye girmekten kurtulduk
Sayın okuyucularım, Türkiye genelinde 350 çıraklık eğitim merkezinde 5 bin öğretmen ders veriyor. Ama eğitim programına katılan çocuk sayısı bir türlü 250 bini geçmiyor.
Dönelim ilköğretim çağında olup da okula gitmeden veya okula devam ederken bir işte çalışan çocukların durumuna. Günümüzde bu yaş grubuna (6 - 14 yaş grubuna) giren çocukların "istismarı" konusunda dünya kamuoyu pek hassas. Batı ülkelerindeki tüketiciler bu tür "çocuk işçi istismarı" tespit edilen ülkelerin mallarını satın almıyor. Birleşmiş Milletler Çalışma Örgütü (ILO), bütün dünyada çocuk işçi istismarı konusundaki denetimi yürütüyor. ILO, Türkiye’de de Çalışma Bakanlığı ile ortaklaşa bir "tespit/araştırma/denetim" yaptı. Bu ortak çalışma sonuçlarına göre, Türkiye’de 6 - 14 yaş grubunda (ilköğretim çağında) 12 milyon çocuğumuz var. Bunların 10 milyon 600 bini okula gidiyor. Okula gidenlerin 3 milyonu, gitmeyenlerin 800 bini bir işte çalışıyor. Bu yaş grubunda çalışan çocukların yüzde 22’si sanayi sektöründe... Ama bu araştırma sonucu Türkiye’de "çocuk işçi çalıştırma"da "istismar/kötü niyet" belirlenmedi. Bu nedenle Türkiye "kara listeye" girmedi.
Ama bu bizi gevşetmemeli. Çocuk işçi sorununu, sosyal, ekonomik boyutları ile daha ciddi olarak gündeme getirmeye mecburuz.