Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Önceki gün Samsun Havaalanı’nda uçaktan inerek minibüse bindik. Ordu’ya gidiyoruz. Terme’ye kadar yol güzel. Yolun iki yanı yemyeşil. Dümdüz. Deniz ile yol arasında çam ağaçları var. Yolun öte yanındaki düzlük silme fındık ağacı dolu... Terme’de yol üzerindeki depolarda çuval çuval pirinçler yığılı... Terme pirinci nefis... Ama "fındık - pirinci boğmuş". Pirinç üretimi azalmış. Terme’den sonra yol kötüleşiyor. Daralıyor. Araçlar tek sıra yol alıyor. Ünye, Fatsa, Perşembe ve nihayet iki buçuk saat sonra Ordu’ya ulaşılıyor. Yolun iki kenarındaki çirkin beton binalar, güzelim yeşili rezil etmiş... Allahım... Kimler bu binaları bu kadar karaktersiz ve çirkin yapabilir ki? Ordu’ya kadar yolun iki yanındaki bina bolluğundan yeşil görünmez olmuş.
Ordu’da iki sanayi tesisi (Çamsan Entegre Orman Ürünleri Sanayii ve Sagra Fındık Ürünleri Sanayii tesisleri) var. Bu iki büyük sanayi kuruluşu dışında Ordu’nun geçim kaynağı "fındık". Ordulular fındığa "tembel ürünü" diyorlar. Ordu’yu fındığa mahkum ettiği için de devleti (bu devlet her kim ise, işte o devleti) suçlayıp duruyorlar.

Türkiye’de bu yıl 660 bin ton (kabuklu) fındık üretildi. Bunun 200 bin tonu Ordu’dan çıktı. Ordu’dan çıkan fındığın 125 bin tonunu Fiskobirlik, kalanı tüccar satın aldı. Ordu’ya bu yılın ürününden 200 milyon dolar fındık parası girdi.
İşte Ordu ilinin bu yılki geliri bu para. Bunu 110 bin fındık üreticisi paylaştı. Her üreticinin tarlası aynı büyüklükte değil. Ortalama üretici başına 3 milyar lira para düşüyor. Bunun 1 milyar lirasını masrafa ayırırsanız, üretici başına ayda yaklaşık 150 - 180 milyon lira ortalama gelir demektir. Fındıktan başka geliri olmayanlar işte bununla yaşıyor. Ziraat Odası Başkanı Ali Kaya, Ordu’daki üreticinin yüzde 77’sinin tarlasının ortalama büyüklüğünün 7 dönüm olduğunu, bu büyüklükte tarlası olan bir fındık üreticisinin (masraftan sonra) yıllık net gelirinin 800 milyon lira olduğunu, ayda 70 milyon lira ile geçindiğini söylüyor.
İyi de... Ordulu neden fındıktan başka bir şey üretmiyor? Neden o topraklarda yetiştirilebilecek ve de geliri yüksek, soyayı, kiviyi, ahududuyu, kızılağacı sevmiyor? Neden hayvancılık yapmıyor? Bu sorunun cevabını verirken Ordulu gene devleti (bu devlet de her kim ise, işte o devleti) suçluyor: "Efendim devlet Orduluyu tembelliğe alıştırdı. Fındıkta on bir ay yatarsın. Bir ay biraz zorlanırsın... Öbür ürünlerde öyle mi? Bu devlet, halkı üretimden uzaklaştırdı!..

Devlet 1983 yılında "Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi" ismi ile (kanun no: 2844) bir yasa çıkarmış. Bu yasa ile 1983 yılından sonra fındık dikimi yasaklanmış. Geliniz görünüz ki, o zamanlar 475 bin hektarlarda dolanan toplam dikim alanı, o günden bugüne 625 bin hektarlara çıkmış. 150 bin hektar düz arazi başka ürün için kullanılacak yerde, üzerine fındık ağacı dikilmiş. Fındık ekim alanının büyümesi beraberinde 150 bin ton fındık ürünü fazlalığı getirmiş.
Halbuki yasa, fındık alanının sınırlandırılmasını, ürün veriminin artırılmasını hedef alıyormuş. Şimdilerde dekar başına 90 - 120 kilo dolayında olan fındık veriminin ıslah ile 150 - 200 kiloya çıkarılması mümkün. Ama ıslah demek "alın teri - çalışma" demek. Ordu insanı "işin çarpıklığını - böyle yürümeyeceğini" anlamış. Onun için şimdi "özeleştiri" yapıyor, çıkış yolu arıyor. Çıkış yolunu bulmak Ordulunun işi ama, Ordu’nun yolunu yapmak devletin işi... Devlet Ordu’yu batıdan Samsun’a, doğudan Giresun’a ve güneyden Sivas’a bağlayacak yolları yapmakta geç kalmış. Belki de bu yüzden kıyıya sıkışıp kalan Ordu "kabuğunu" kıramamış. Fındık kabuğu içinde hapsolup kalmış. Ama kabuğu kırmak, fındık dışında bir şeyler üretmek zorunda. Ordulu şimdi bunun arayışında.