Cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların ilim-bilim adamlarıyla, sanatçılarla, işadamlarıyla, gazetecilerle, işçilerle, esnafla, çiftçiyle bir masa etrafında sohbet etmelerine imkân verecek davetler düzenlemeleri, davetlere gitmeleri doğaldır. Yararlıdır. Bu tür davetler bilgi-görüş alışverişine imkân verir.
Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı olduktan sonra Çankaya’da düzenlediği az sayıdaki davet, Sayın Erdoğan’ın Başbakan olduktan sonra İstanbul’da katıldığı az sayıdaki davet o kadar gürültü kopardı ki, davet edenler de edilenler de pişman olur hale geldi.
Bu tür yanlış değerlemeler, bu tür ilişkilerin gelişmesini durdurur. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar bu tür davetler düzenlemekten, davetlere katılmaktan kaçınır. Önemli bir diyalog (bilgi ve görüş) alışverişi (yabancılar buna “feed-back” diyorlar) kapısı kapanır.
Bedii Faik ustama sordum. Ustamdan öğrendiğime göre, Adnan Menderes İstanbul’a geldiğinde gazetecileri ve görüşlerini öğrenmek istediklerini İstanbul Kulübü’ne veya Çınar Otel’de yemeğe davet edermiş. Kendi hiçbir davete gitmezmiş. Süleyman Demirel ise hem davet düzenlemede hem de davetlere katılmada yeni bir dönem başlatmış.
Ilıcaklarda her hafta olurdu
Ben Ankara’dan İstanbul’a 1974’te göç ettim. Kemal Ilıcak babamın dostuydu. İstanbul’a göç ettiğimde Nazlı Ilıcak ile yeni evlenmişler, Bebek’te Saba Apartmanı'na taşınmışlardı. O apartmanda çok sık aralıklarla düzenlenen yemeklere cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, parti başkanları, milletvekilleri katılır, gazeteciler, ilim-bilim çevreleri ve iş çevreleriyle sohbet ederdi. Daha sonra Nazlı ve Kemal Ilıcak Yeniköy’e taşındı. Bu tür davetler “haftalık olağan açık davet” haline geldi. Kemal Ilıcak’ın ölümüne kadar çok sayıda politikacı bu davetlere katıldı. Nazlı Ilıcak bu davetleri Beylerbeyi’ndeki evinde tekrarlar oldu. Sayın Erdoğan ve eşi de bu davetlere katılanlar arasındaydı.
Canan ve Mehmet Barlas da 1975’lerde Yeniköy’de oturdukları apartman dairesinde bu tür davetleri başlatmışlardı. Daha sonra Otağtepe’deki evlerinde devam ettirdiler. Onların davetlerine de cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar katılırdı.
Gazeteci olarak Nadir Nadi, Feyyaz Tokar, Mustafa Özkan da evlerinde cumhurbaşkanlarının, başbakanların ve bakanların eşli olarak katıldıkları davetler düzenlerdi. Nazlı ve Kemal Ilıcak’ın davetlerinin çoğuna, diğer saydıklarımın bazılarına katıldım. Çok kişiyi özel ortamlarda tanıma şansım oldu. Sohbetlerden çok şey öğrendim.
Davetler olağan kabul edilirdi
Benim katıldığım toplantılarda katılımcılar ülke sorunlarını tartışır, bilmeyenler sorar, bilenler anlatır, doğrular ve yanlışlar serbestçe tartışılırdı. Bu tür davetler gizli yapılmaz ama davet sahipleriyle davetliler dışındakileri de ilgilendirmezdi.
Kim kimi çağırmış, neler yenmiş, neler içilmiş gibi konular bir yana, konuşulanlar orada kalırdı. Bu tür davetler olağan sayıldığından, davetler medyaya konu olmazdı. Günümüzde her neden ise sap ile samanı karıştırmaya başladık. Neredeyse insanlar dostlarını tanıdıklarını bir yere davet etmekten, farklı kesimlerdekilerle sohbet etmekten veya Anadolu deyimiyle, “masa başında memleketi kurtarmak”tan çekinecek.
Sayın okuyucularım, siz evinize dostlarınızı davet etmez misiniz? Siz davet edildiğiniz yere gitmez misiniz? Siz davetlerde konusunu iyi bilen insanlarla bir arada bulunmaktan, onlardan bir şeyler öğrenmekten, onlarla ülke sorunlarını tartışmaktan hoşlanmaz mısınız? O zaman, bırakınız isteyen istediğini davet etsin. İsteyen istediği davete katılsın. Davetlerde isteyen istediği gibi yesin, içsin, konuşsun.