Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kişi başı milli geliri 3 bin dolar olan bir memlekette vergi artırmak zordur.
Çünkü vergi gelirden alınır. Gelir dediğiniz şey bu ülkede yılda ortalama 3 bin dolardır. Halkımız bunun bir kısmını tüketir. Bir kısmı "zorunlu tasarruf" (vergi) olarak halkın elinden alınır. Geliri tüketilmeyen kısmı da "gönüllü tasarruf"u oluşturur.
Açık anlatımıyla halkımızın üretime katkısı karşılığı eline geçen para (gelir) üç paya ayrılır: (1) Tüketim, (2) Gönüllü tasarruf, (3) Zorunlu tasarruf, yani vergi. Bunların birinin payının artması için diğer ikisinin payının azalması gerekir.
Vergi artacak denilince, halkın mutlaka tüketimi veya gönüllü tasarrufu kısılacak demektir.
İşte bunun içindir ki, vergi halkı çok çok ilgilendirir. İşte bunun içindir ki, vergi vermek, halk için bir "fedakarlıktır".
İşte bunun içindir ki, halkın alın terinin karşılığı olarak eline geçen paradan alınan bu payın (verginin) nerede ve nasıl kullanılacağı önemlidir.
Halka, "Sen vergini ver, ötesine karışma... Sen tüketimini kıs, daha az ekmek al. Oradan kıstığın para ile bakanlara Mercedes otomobil alacağız, senin yemediğini başkaları yiyecek..." denilemez.
Halktan toplanan vergilere kumanda eden hükümetin başkanı, Başbakan, ikide bir halkın karşısına geçip "Harcamalarımız çoğaldı, vergi yetmiyor. Tabii ki vergiyi artırmaktan başka çare yok..." diyemez.
Hükümetler ek vergi talep etmeden önce, topladıkları vergiyi nerede harcadıklarını açıklamak zorundadır. Harcamalarını kısmak zorundadır. Buraya kadarki açıklamalar "genel açıklamalar"dır.
Gelelim, "özel açıklmalar"a... Bütçe tekniği gereği "Tahsis - i varidat memnudur". Türkçesi, herhangi bir vergi geliri, belli bir harcamaya yönlendirilemez. Açıkçası devletin tüm gelirleri bir çanağa (bütçeye) girer. Tüm harcamalar o çanaktan (bütçeden) yapılır. Deprem vergisi olarak toplanacak para, IMF'nin deprem yardımı olarak vereceği para... Bunlar çanağa (bütçeye) girer. Çanaktaki diğer paralar ile karışır. Çanaktaki paraları harcayanlar, "Bu para deprem parası idi, bu başka para idi" diyerek ayırım yapmadan veya yapamadan çanaktaki parayı harcarlar.
İsterlerse bu para ile banka kurtarırlar, isterler ise müteahhide avans ödemesi yaparlar. İsterlerse kendilerine Mercedes otomobil alır, lojman yaptırır, lojmanın içini döşerler.
TBMM'den geçip kanunlaşacak "deprem vergisi" ile toplanan para da halkın tüketiminden veya tasarrufundan kesilerek toplanacaktır. Bu kesindir. Ama bu paranın depremden zarar görenlere harcanıp harcanmayacağı şüphelidir.
Sayın okuyucularım dikkat buyurunuz: Deprem bölgelerine giden büyük Türk büyüklerinin hepsinin altında birer en son model "manda kasa" pırıl pırıl Mercedes makam aracı var... Bir vesile ile büyük Türk büyükleri bir yerde toplanıyor. Kapının önü Mercedes panayırı. Hepsi en irisinden, en yenisinden... Sayın Cumhurbaşkanımızın Mercedes'inin önünde arkasında seyirten koruma arabaları bile Mercedes...
Sayın Bakan deprem bölgesinde en son model manda kasa Mercedes'in kapısından iniyor. Karşısında yağmur altında bekleşen, üstleri başları perişan vatandaşların "utanmadan" ellerini sıkıyor. Sonra gene "utanmadan" Mercedes'ine binerek uzaklaşıyor.
Türk halkının canı yanıyor. Türk halkı iki lokmadan birini depremde zarar görenlerle paylaşmaya hazır... Zaten paylaşıyor da... Şimdi "deprem vergisi" adı ile "devletin talep ettiği" lokmayı da verir... Verir de, bu lokma kime gidecek? Bu lokma, depremden zarar görenlere çadır mı olacak? Yoksa büyük Türk büyüklerine 2000 model manda kasa Mercedes mi alınacak? Yoksa müteahhitlere avans olarak mı dağıtılacak? Yoksa bu para ile batmakta olan bankalar mı kurtarılacak?
İşte sorun burada... Bilmem durumu yüksek katınıza arz edebiliyor muyuz "eski umudumuz", "eski halkçı" Sayın Ecevit!..