(Ama uygulamak için yeni ekonomik program lazım)
Kemal Derviş, dün TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, yeni bir şeyler anlatmadı ama, yatırım ve üretimin önemini çok, hem de çok iyi anlattı.
Kemal Derviş’in anlattıklarının özeti şudur :
- Yatırım ve üretim artmadan ülke kalkınamaz. İşsizlik sorunu ve fakirlik sorunu çözülemez.
- Yatırım olmadan üretim artmaz. Ülke insanı tasarrufunu artırmadan yatırım artmaz.
- Tasarrufun ölçüsü, milli gelirin her yıl ne kadarının tüketime gittiği ne kadarının tasarrufa ayrıldığıdır. Biz milli gelirin yüzde 83’ünü tüketiyoruz. Sadece yüzde 17’sini tasarruf ediyoruz.
‘Kalkınmayı hızlandırmalıyız’
- Bir ülke milli gelirinin ne kadarını tasarruf edebiliyor ise, (kendi imkânlarıyla) ancak o kadar yatırım yapabilir. Yatırımı artırmak için tasarrufu artırmak zorunluluğu vardır.
- Bugün Asya’da gelişmesini hayranlıkla izlediğimiz ülkeler milli gelirlerinin yüzde 25’ini, 35’ini tasarrufa ayırabiliyor.
- Biz de bunu yapmalıyız. Milli gelirin en az yüzde 25’ini tasarrufa ayırabilmeliyiz. Dış kaynaktan bulacağımız destekle de milli gelirimizin yüzde 30’u kadar her yıl yatırım yapmalıyız.
- İşte o zaman 2010-2015 yılları arasında her yıl yüzde 7 oranında (sürdürülebilir) büyüme hızını yakalarız. Hatta 2015’ten sonra yüzde 8 büyüme hızını hedef alabiliriz.
- Bizimle yola çıkan başka ülkeler yüzde 7-9 gibi oranlarda büyüme başarısı gösterirken, biz yüzde 4’lerde patinaj yaparsak aynı zamanda yola çıktığımız ülkelerin bile gerisinde kalırız. Yerimizi muhafaza edemeyiz.
- Genelde cari açık (döviz açığı) nedeniyle ülkeye giren dövizlerin tamamının yatırıma gittiği söylenir. Aslında bizim cari açığımız fazla yatırım yapmaktan değil, tüketimden kaynaklanıyor. Açık anlatımıyla, gelen dövizin büyük bölümünü yiyoruz. Şimdilerde milli gelirin yüzde 7’si dolayında dışarıdan kaynak buluyoruz. Tüketim için değil, yatırım için, dışarıdan ölçülü olarak kaynak transfer etmek (döviz açığı vermeyi göze almak) bize yarar sağlar. Yarısı doğrudan yatırıma (şirket almaya değil/fabrika kurmaya), yarısı yatırımları finanse etmeye yöneltmek şartıyla, milli gelirin yüzde 4’ünü aşmayacak bir cari açık hedef alınabilir.
- Milli gelirin yüzde 17’si büyüklüğündeki tasarruf oranını yüzde 27’ye çıkarmak mümkün mü? (1) Başkaları nasıl çıkarıyorsa biz de çıkarabiliriz. (2) Bizde enflasyon 30 yıl yüzde 70’lerde seyretti. Enflasyon yüzde 70’lerden yüzde 10’lara indirilmeli denildiğinde de “Acaba mümkün mü?” diye düşünenler vardı. İndirildi.
‘Tasarrufu artırmalıyız’
- Ancak tasarrufların ve yatırımların artması insanların önünü görebilmesine, geleceğe güvenebilmesine bağlıdır. Bu ise siyasi, sosyal istikrarı, toplumsal huzuru zorunlu kılar.
- 2002’den sonra elde edilen yüzde 7 dolayındaki büyüme hızları “sürdürülebilir” değildi. İşte onun için şimdilerde yüzde 4’lerdeki büyümeye razı oluyoruz. (1) Kriz döneminde milli gelir rakamı düşer. Eksilir. Eski çizgiye gelinceye kadarki artışlar abartılı kalkınma hızı göstergeleri olabilir. (2) Kapasite kullanımı arttı. (3) Verimlilik arttı. (4) Yeni makineler ve teknoloji girişi oldu. Bunların etkisinde dört yıl büyüme hızı arttı. Ama sonra düşmeye başladı. Çünkü bu “sürdürülemez büyüme” idi.
Kısa değerleme: Kemal Derviş “doğruları” tekrarlıyor. Ancak “tekrarlanan doğruların uygulamaya geçirilmesi”, ancak yeni bir “ekonomi programı” ile mümkün olabilir.