Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’nin tekrar bir krize girmemesi, iç borcu çevirebilmesi için, (1) IMF desteğinin devam etmesi şart. (2) Dış finans çevrelerinin güveninin devam etmesi ve Türkiye’nin dış piyasalardan net borçlanma şansını kaybetmemesi şart.
Bunlar ne demek?
Rakam vererek anlatayım.
Devlet her türlü ödemeyi kıstı. Baraj, yol, köprü yapmıyor. Hastane, okul, adliye için daha az para harcıyor. Ama buna rağmen 5 ayda memur maaşı ödemek ve devlet hizmetlerini sürdürebilmek için 21.2 katrilyon para harcadı.
Beş ayda iç borcu ve dış borcu çevirmek için (iç ve dış borcu çevirmek demek, vadesi gelen taksidi ve faizi ödemek demektir) 18.5 katrilyon lira ödeme yapıldı. Açık anlatımıyla 5 ayda Hazine’den çıkan para 39.7 katrilyon lira. Buna karşılık devletin vergi ve diğer kaynaklardan 5 ayda toplayabildiği para 27.5 katrilyon lira.
Demek ki, devletin toplayabildiği para ile maaş ödeniyor. Aksak topal devlet hizmetleri sürdürülebiliyor. Bunlara katrilyon lira harcanınca, toplanan paradan kala kala 6.3 katrilyon lira kalıyor. (Bu paraya faiz dışı bütçe fazlası deniliyor.)
Faiz dışı bütçe fazlası 6.3 katrilyon lira. Ama 5 ayda ödenmesi gereken faiz 18.5 katrilyon lira... Demek ki, ilk 5 ayda devlet bir yerlerden 12.2 katrilyon lira bulamazsa, iç ve dış borç ödemelerini yapamayacak. Başka anlatımı ile iç ve dış borcu çeviremeyecek.
Pek iyi... Acaba bizim devlet iç ve dış borcu ilk 5 ayda nasıl çevirdi?
İçeriden 0.5 katrilyon net para buldu. (Bono sattı, eski bonoları ödedi. Hazine’de sadece net 0.5 trilyon para kaldı.)
Ama Allah’tan IMF para gönderdi, dış finans çevreleri Türkiye’ye şöyle veya böyle 13.2 katrilyon lira karşılığı döviz borcu verdi de devlet iflastan kurtuldu.
(Ben bu rakamları dün bu sütunda verdim. Ama konunun önemi nedeniyle tekrarlıyorum.)
Sayın okuyucularım, sayın halkım, bunlar ilk 5 ayın "al gülüm, ver gülüm" nasıl kurtarıldığının hikayesidir.
Ankara’da Hazine’de (genelde küçümsenen, küçük görülen) devlet memurları, sabahtan akşama boşa koyuyor, doludan alıyor, doluya koyuyor boştan alıyor, sekiz topu havadan çeviriyor, Ali’nin parasını Veli’ye devrediyor ve bu borcu çeviriyor.
Bu borcun çevrilebilmesi Hazine’nin içeriden ve özellikle dışarıdan yeniden borçlanmasının devamına bağlı. İçeriden veya dışarıdan borçlanabilmek ise para sahiplerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti güveninin sürmesi ile mümkün.
Dışarıdan Türkiye’ye bu kadar büyük miktarda borç para verecekler şu veya bu nedenle Türkiye’nin borçlarını çeviremeyeceği konusunda endişeye düşer ise, sade para musluğunu kapatmakla kalmazlar. Daha önce verdikleri paranın da peşine düşerler.

Şimdi geldik bu yazının ana fikrine... Sayın okuyucularım... Ben de çok kişi gibi "- Bu Kemal Derviş de Türkiye’de hiç oturmuyor. İsviçre senin, İngiltere benim, Almanya senin, ABD benim, Allah’ın günü dolanıp duruyor? N’apıyor bu Derviş?" diye düşünüyordum... Sonra beni uyardılar... "Türkiye’de ortalığı toz duman kaplayınca dış dünya tereddüde düşüyor... Tereddüdü artıyor. Galiba bu Türkler iç ve dış borcu çevirmede başarılı olamayacaklar" demeye başlıyor.
Derviş fırsatlar yaratarak yabancıların ayaklarına gidiyor... "Biz şöyle yiğidiz, böyle yiğidiz, vallahi de bu borçları çevireceğiz" diyor... İleride çok kişi, hele hele politikacılar bu hassas dengenin ve de bu denge bozulursa ortaya çıkacak tehlikenin farkında değil... Sanılıyor ki, yabancılar Türkiye’nin borçlarını çevirmesi için gerekli paraları bu yıl da, gelecek yıl da, bir sonraki yıl da göndermeye mecbur...