Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Doğubeyazıt’ta sokağın ortasında iki grup birbirine girmiş... Onları seyretmek için de insanlar sokağa yığılmış. Polis memuru bağırıyor: "- Beyler lütfen itişi kakışı bırakın... Beyler lütfen dağılır... Bakın beyler diyorum... Bakın... Lütfen diyorum... AB’ye girdik... Artık cop kullanamıyoruz, dayak atamıyoruz... Siz de anlayışlı olun..."
Sayın okuyucularım... Bu bir hikaye değil... Bu Doğu Anadolu’dan gerçek bir hayat manzarası...
Ben sık sık Doğu ve Güneydoğu’da dolanıyorum... Önceki gün Doğubeyazıt, Ağrı, Eleşkirt, Pasinler, Erzurum, Aşkale, Tercan, Pülümür, Erzincan, Tunceli, Elazığ gezisinden döndüm. Geçen yıllara göre çok önemli, "iyiye dönük" değişim gördüm.
(1) Terör, can ve mal güvenliği sorunları gündemin birinci maddesi olmaktan çıkmış.
Silahlı Kuvvetler, emniyet güçleri ortalıkta görünmüyor ama, her yerde onların varlığı hissediliyor. Yollardaki kontrol noktaları kalkmamış. Jandarma köy ve mezralara giriş çıkışı kontrolü sürdürüyor. Ama bütün bunlara rağmen bir "sivilleşme" var. Halkımız, askerin, polisin, jandarmanın, valinin, kaymakamın "daha yumuşak ve daha anlayışlı" davrandığını söylüyor.
(2) Kürt asıllı Türkler rahatlamış.
Terörün, çatışmaların sona ermesi, Kürt asıllı Türk vatandaşlarını rahatlatmış. Bölücülük, ayrımcılık istemediklerini, kardeşlikten yana olduklarını, sorunlarının demokratik parlamenter sistem içinde çözümünü istediklerini söylüyorlar. Kürt asıllı Türk belediye başkanları artık "öcü" gibi görünmüyor.
(3) Kürt asıllı Türkler AB uyum yasalarından çok umutlu.
AB uyum yasaları ülkenin Batı yayında olağan karşılanırken, Doğu Anadolu’da büyük ilgi görüyor. Bu yasalar sevinç yaratıyor. Kürt asıllı Türkler "Bu yasalar ile ayrıcalık kalkacak, demokratikleşme hızlanacak" ümidini taşıyor.
(4) HADEP güçlü ve giderek güçleniyor.
HADEP güçlü ve giderek güçleniyor, ama HADEP’in içindekilerin de, dışındakilerin de tereddüdü var. İçindekiler "HADEP’in önü mutlaka kesilir. Seçime sokulsa bile, verilen oylar iptal edilir" diyor. Dışındakiler "HADEP’i bir Kürt partisi" olarak görmeye ve terör olayları ile bağlantısına inanmaya devam ediyor.
Bu nedenle "HADEP’in kendini anlatması, Kürt asıllı Türkler dışında da üye kabulüne önem vermesi" gerekiyor.
(5) Türk - Kürt, Alevi - Sünni, MHP - HADEP gibi kamplaşmalar sona eriyor. İnsanlar arasında diyalog gelişiyor.
Köy kahvehanelerinde, çarşıda ve pazarda, ırkı, dili, dini inancı farklı kişiler bir araya gelerek sohbet ediyor. Şaka veya ciddi insanlar birbirine takılıyor. Bunlar bir yıl önce rastlanmayan durumlar idi.
(6) Partiler değil insanlar öne çıkıyor ama... Merkez yoklaması insanları politikadan ve seçimden soğutuyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ortak söylem: "Eskileri istemiyoruz. Artık bize (1) namuslu, (2) iş yapacak, (3) genç insanlar lazım. Bu tür insanları hangi parti listesine alır ise, ona oy veririz. Artık gözü kapalı parti listesine oy vermek yok..." Bunları söyleyenler bir süre sonra umutsuzluklarını dile getiriyor. "Merkez yoklaması yapılacak. Mahalli parti örgütleri halen TBMM’de olanların adamlarından oluştuğundan, onlar aynı isimler için baskı yapacak. Merkez de onları seçecek... Yeni ve genç isimler seçime giremeyecek..."
(7) Ekonomi ön planda... Doğu’da ekonomi tarım ve hayvancılık demek.
Terör nedeniyle kapatılan köyler ve meralar tarımı ve hayvancılığı öldürmüştü. Köy ve meraların tamamı açılmadı, açılanlarda da girişe kontrollü izin veriliyor. Ama bu bile bir hareket yaratmış. Geçen yıl bomboş olan meralarda çadırlar kurulmuş.
Ancak Doğu ve Güneydoğu’da tarım ve hayvancılık kendi kendine gelişemez. Mutlaka devlet yönlendirmesine, yardımına ihtiyaç var. Er geç özelleştirilen Et Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi Kurumu yerine yenilerini kurmak zorunda kalacağız.
(8) Doğu ve Güneydoğu bugün "devlet" sayesinde huzura kavuşmuş, "yarı aç, yarı tok yaşıyor". Ama devlet sayesinde yaşıyor.
Kim ne der ise desin Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük devlet. Doğu ve Güneydoğu’da huzuru bu devlet sağladı. Devletin parası yok ama Doğu ve Güneydoğu’da yollar pırıl pırıl, elektrikler yanıyor, sular akıyor.
İsteyen hükümeti, valiyi, polisi, jandarmayı istediği gibi eleştiriyor. Polis, jandarma, asker kontrolü var ve de bu huzursuzluk yaratıyor ama, can ve mal güvenliği geri gelmiş. Maalesef insanlar üretemiyor, maalesef daha önce kurulan fabrikalar çalışmıyor, maalesef devlet burada yeni fabrikalar kuramıyor ama, her yerleşim yerinde devlet kapısı gene de en önemli iş kapısı. Köyden il merkezine dükkanlar ve ekonomi devletten maaş, ücret ve iş alanların harcamalarıyla, açık anlatımıyla devlet bütçesinden akan para ile yaşıyor.