Merkez Bankası döviz politikasını açıkladı. Döviz fiyatı 18 ay için kazığa bağlanıyor. Kalan 18 ayda ise belirlenecek en yüksek ve en düşük fiyat koridoru arasında hapsedilecek.
Turgut Özal'ın getirdiği serbest kur sisteminden vazgeçiliyor. Serbest kur sisteminin esası döviz fiyatının da aynı diğer mal ve hizmet fiyatları gibi arz ve talebe göre oluşması idi. Merkez Bankası fiyat oluşumuna doğrudan müdahale etmiyor, döviz fiyatı ile enflasyon arasındaki bağı korumak için, gereğinde tanzim satışı veya destekleme alımı yapıyordu.
Bundan sonra döviz fiyatı arz ve talebe göre değişmeyecek. Arz ve talep ne olur ise olsun, Merkez Bankası'nın 12 ay için belirlediği günlük fiyattan alım satım yapılacak.
İyi de... Turgut Özal sadece döviz fiyatını serbest bırakmamış, faizi de serbest bırakmıştı.
Turgut Özal zamanından bu yana faiz de, arz ve talebe göre oluşuyor. Fakat arz ve talebe göre oluşan faiz 4 farklı kurumun davranışından etkileniyor:
(1) Hazine'nin iç borçlanmada tasarrufları cezbetmek için açıkladığı bono ve tahvil faizleri uzun vadeli fon maliyetini belirliyor. Repo faizleri yoluyla kısa vadeli fon faizlerini etkiliyor.
(2) Merkez Bankası, gecelik fonlamalarda uygulayacağı faiz oranlarını açıklayarak, gecelik piyasayı oluşturuyor.
(3) Kamu bankaları ile mevduattaki yüzde yüz devlet güvencesine dayalı biçimde risk üstlenen bazı maceracı bankalar gerçek dışı faiz uygulamalarına yönelerek tasarruf mevduatı faizlerini yukarı çekiyor.
(4) Ticaret bankalarından, mali bünyelerinin gücünü koruma arayışındaki bankalar ise, kendi aralarında ortak bir davranış ile mevduata ve kredilere uygulanacak "ekonomik faiz oranını" belirliyor.
Merkez Bankası döviz fiyatlarını kazığa bağlayınca, olması beklenen fonların dövizden çözülüp Türk lirasına yönelmesidir. Döviz girişine bağlı biçimde Türk lirasının artırılması sonucu da piyasada Türk lirasının bollanması bekleniyor. Bu beklenenler gerçekleşir ise, (1) Hazine faiz üzerindeki artırıcı davranışlarına son verecek, (2) Merkez Bankası gecelik faizler ile oynamayacak, (3) Ticaret bankaları ekonomik ölçüler ile faizi düşürecek.
Ancaaaaakkkk... Davranışlarını değiştirmeleri beklenmeyenlerin oluşturduğu bir grup var. Bu grupta da iki tür banka var:
(1) Kamu bankalarının mali sorunları devam ediyor. Kamu bankaları fon açıklarını kapatmak için para toplama yarışını sürdürmek zorunda. Bu yarışın sürmesi rakiplerinden daha fazla faiz ödemeye bağlı.
(2) Mali bünyeleri zayıf bazı sorunlu bankalar, nasıl olsa geri ödeyemeyeceklerini düşünerek, rakiplerinden yüksek faiz ile para toplama arayışını sürdürüyor. Sürdürecek. Bu iki gruptaki bankalar da faiz hovardalığını "görünürde devlet kesesinden, gerçekte ise halk kesesinden" yapıyor. Çünkü:
(1) Kamu bankalarının yüksek faiz ile topladıkları paranın riskini "görev zararı" olarak önce bütçe, sonra "halk" karşılıyor.
(2) Mali bünyesi zayıf sorunlu bankaların ödedikleri yüksek faiz, sonunda "Mevduat Sigorta Fonu" tarafından karşılanıyor. Ama onu da "halk" ödüyor.
Dövizi kazığa bağlayıp, faizi serbest bırakmak herhalde mümkün olamayacak. Anlaşıldığı kadarı ile faizi de bir şekilde sınırlamak gerekecek.
Belki de bu sınırlama, bankaların vadesiz ve vadeli mevduata ödeyecekleri faizin tavanını belirleyerek, bankaları bu tavan altında serbest bırakmak şeklinde olacak.
Fakat en önemlisi "mevduattaki yüzde yüz devlet güvencesinin" kaldırılmasıdır. Bu güvencenin kaldırılarak mevduat güvencesi için de tavanın konulması, sorumsuz bankaların, faiz riskine balıklama dalmalarını engelleyecek.
Mutlaka bunlar da istikrar paketi içinde yer alan tedbirlerdir... Herhalde zaman içinde açıklanacaktır.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr