Çok önemli bir nokta var: Biz bugüne kadarki istikrar programlarını döviz sorununa çözüm getirmek için hazırladık. Uyguladık. Döviz bittiğinden IMF'nin kapısını çaldık.
Geçmişte 16 defa "dövizimiz yok" diyerek IMF ile "stand by" anlaşması imzalayan Türkiye'nin 17'nci "stand by" anlaşmasının amacı kamu açıklarını kapatmak, enflasyonu aşağıya çekmek.
Bu defa durum farklı. Bu defa "dövizimiz var." Enflasyon sorununu çözmek istiyoruz.
Ama öte yanda çok büyük de bir tehlike var. Anadolu anlatımıyla "Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak" tehlikesi var. Enflasyonu aşağıya indireceğiz derken, hem enflasyonu indirememek, hem de eldeki avuçtaki dövizi tüketmek tehlikesi var...
Döviz iki şekilde tükenir (1) Normal tükeniş şekli, döviz giderinin gelirinden fazla olmasıdır. (2) Anormal tükeniş şekli halkın paniğe kapılarak dövize hücum etmesidir.
Şimdi haziran ayının ortasındayız. Merkez Bankası mart ayı sonundaki döviz durumunu gösteren tabloları yayınladı.
Olağan döviz gelir giderini gösteren "cari işlemler tablosu" rakamları 3 ayda 2.5 milyar dolarlık döviz açığını ortaya koyuyor.
Geçen yılın özelliği vardı. Bu nedenle geçen yılın mart ayındaki 1.2 milyar dolarlık döviz fazlasına bakarak değerleme yapmak yanlış olur. Önceki yıllara, normal yıllara bakmakta yarar vardır.
Biz normal yıllarda mart ayında 2.5 milyar dolar gibi döviz açığı görmedik. 1990 yılında yıllık döviz açığımız 2.6 milyar dolardı. 1993 yılında yıllık (12 aylık) 6.4 milyar dolar döviz açığı ile döviz krizine girdik... Onun dışında en büyük yıllık (12 aylık) açıklar 2.5 milyar dolar dolayında kaldı. 1998 yılında mart sonundaki (3 aylık) açık 1.0 milyar dolardı.
Bu nedenle istikrar tedbirlerinin uygulandığı 2000 yılında üç ayda 2.5 milyar dolarlık artış tehlike işaretidir. Yılın kalan 9 ayında bu açık büyüyecektir.
Bizim bu açığı kapatmamız için (1) İhracatı artırmamız (2) İthalatı kısmamız gerekiyor.
IMF Komiseri Bay Cottarelli döviz fiyatımızı kazığa bağladı. Enflasyon artıyor. Döviz kazıkta... Bu durumda normal olarak ithalat coşar, ihracat zorlaşır... Gümrük koymak yasaklandı. İthalattaki coşkuyu dizginleyemeyiz. Döviz fiyatı kazığa bağlı. İhracatçıya daha fazla para veremeyiz... Tek çözüm ihracatçının verimliliği artırması. Daha ucuz işçi kullanması. Kardan fedakarlık etmesi. Sihirli formüller bulması... Bunları söylemek kolay, yapmak zor...
Sayın okuyucularım... Tamam... Döviz rezervimiz şimdilik bol. Biz bu açığı rezervdeki döviz ile dışarıdan borçlanarak kapatırız ama... Ne kadar? Ne kadar süre ile ve de hangi rakama kadar? Sonra ne olacak? Sonra biz ithalatı nasıl kısacağız veya ithalat kadar ihracatı nasıl yapacağız? Va mı bunu düşünen? Va mı bunun planı?
İşte bunun içindir ki, bugün için tehlike yok ama yarın için tehlike işareti var diyorum.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr