Bu kriz en çok Doğu Avrupa ülkelerini sarstı. Sarsacak. Doğu Avrupa ülkelerinden Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olanlar, AB’yi “zengin ambarı” gibi görüyorlardı. Dara düştüklerinde AB yardım edecek sanıyorlardı. İyi günlerde AB sanayicileri onlara mal sattı. Bankaları para sattı. Şimdi ise faturayı ödemeleri isteniyor. Onlar musluğun hep akacağına güvendi. Şimdi ise AB Büyükleri onların yüzüne bakmıyor. ”Ne haliniz varsa görün!” diyor.
AB bugüne kadar Türkiye’yi de tam üyeliğe kabul etseydi, Türkiye de aynı durumda olacaktı. Ama Türkiye bugün AB içinde olmadığı için sadece AB’nin yeni üyelerine göre değil, AB’nin eski ve büyük üyelerine göre bile daha iyi durumda.
Türkiye krizi onlardan daha kolay atlatacak.
Bu kriz AB’nin ve euro’nun sarsılması sonucunu verecek. AB iki önemli olayda ayağına kurşun sıktı. (1) Krizin ilk günlerinde, Almanya’nın mızıkçılığı nedeniyle AB ortak politika belirlememe kararı aldı. Euro ortak para birimi. Ama her ülke kendi maliye ve para politikasını kendi belirliyor. Krizi Brüksel değil, her ülkenin başkentinde o ülkenin devlet adamları yönetiyor. (2) AB’nin yeni üyelerinin yardım talebinin reddi, AB’nin “birlik” ilkesinin sona erdiğinin göstergesidir.
Bunları salı akşamı İş Yatırım’ın bu yılki “Geniş Açı” toplantısında Amerikalı ünlü stratejist Dr. George Friedman söyledi.
AB çökecek
Dr. Friedman diyor ki,
(1) Türkiye’nin askeri, siyasi gücü var. Türkiye dünyanın 17’nci büyük ekonomisi. Türkiye istikrarsızlığın hâkim olduğu bir bölgede, istikrara sahip büyük oyuncu.Türkiye gücünün bilincinde değil ve oyuna girmek istemiyor ama, şartlar Türkiye’yi zorlayacak.
(2) Türkiye 4 bölgeye hâkim durumda: Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve İslam ülkeleri. Bu dört bölgeyle ticareti var. İşadamları bu bölgelerde iş yapıyor. Güvenlik güçlerini Türkiye eğitiyor. Devlet adamlarıyla sıkı ilişkiler kurulmuş durumda. Hatta bu bölgelerdeki mafyayı bile Türk mafyası kontrol ediyor. ABD ise artık bu bölgeyi askerle kontrol etmeyi düşünmüyor. O nedenle, ABD, Türkiye’nin bölge liderliğini desteklemek zorunda.
(3) 2003 yılında Türkiye ABD’ye “hayır” diyerek” uydu “olmayacağını gösterdi. ABD şimdilerde Türkiye ile daha farklı ilişki içinde. Türkiye’nin etrafındaki 4 bölgeyle iyi diplomatik açılımları var. Bunlar önemini artırıyor.
(4) Bu krizde en fazla, ihracata dayalı ekonomisi olan ülkeler zarar görecek. Kriz başta Çin olmak üzere Almanya gibi ihracat geliriyle yaşayan ülkeleri sarsacak. İç pazarı büyük olan ülkeler krizden daha çabuk çıkacak.
(5) Krizin faturasını ölçerken rakama değil, faturanın ülkenin toplam varlığına göre nispi (oransal) büyüklüğüne bakmak gerekir. ABD’nin 3 trilyon dolarlık faturası 320 trilyon dolarlık varlığı yanında önem taşımaz.
Doların geleceği parlak
ABD‘nin reel ekonomisi güçlüdür. ABD krize rağmen 21’inci yüzyılda lider ülke konumunu koruyacaktır. İşte bu nedenle krize rağmen doların değeri yükseliyor.
(6) Önümüzdeki yıllarda dünyada 3 ülke öne çıkacak. Bunlar Polonya, Türkiye ve Japonya’dır.
Dr. Friedman diyor ki, “Gücünüzü anlamakta, gücünüze inanmakta zorlanıyorsunuz. Gücünüzü küçümsüyorsunuz. Hazırlıklı olunuz. Önümüzdeki iki yıl içinde önemli kararlar alacaksınız... Bölgesel bir güçsünüz. Ve bu gücü iyi kullanıyorsunuz...” Ve konuşmasının sonunda soruyor: “Türkiye değilse, kim?”