Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Elektrik enerjisi yetmiyor. Devletin santral yapacak parası yok. Özel sektör santral yapsın. Ne kadar çok yaparsa yapsın. Santral yapanın ürettiği enerjiyi bugünden belirlenen fiyat ile alırız. İhtiyaç olsun olmasın elektrik kullanılsın kullanılmasın üretilen enerji için ömür boyu para ödemeyi garanti ederiz. Yirmi veya otuz yıl sonra santralını devlete devretmeyi düşünenin, santralını alırız.
Bugüne kadar yatırım yapmayıp Türkiye'yi elektriksiz bırakan hükümetlerin açığını kapatma arayışındaki devlet bunları söyleyerek "enerji santralı ihalesi" açıyor. Otuz yıllık, kırk yıllık dönem için bağlantıya giriyor. Namus sözü veriyor. İmza atıyor.
Üstelik devlet bu işi iki kanaldan yapıyor:
(1) Bir yanda Enerji Bakanlığı "yap - işlet - devret" modeli ile ihale açıyor.
(2) Öte yanda TEAŞ "yap - işlet" modeli ile sözleşme yapıyor.
Sayın okuyucularıma önce enerji işinde "yap - işlet - devret" ile "yap - işlet" arasındaki farkı anlatayım:
(1) Yap - işlet - devret'te, özel sektör şu kadar yatırım ile bu kadar elektrik üretecek santral yapmak için yola çıkıyor. Santral yapmak için yatıracağı parayı işletme masrafına bindirerek, belli fiyattan devlete enerji satmak üzere anlaşma yapıyor. Yirmi yıl, otuz yıl. Sonra da bu santralı devlete devredeceğini söylüyor.
Bu anlaşmanın püf noktası şurada: Özel sektör santralı kaça çıkarır ise yatıracağı parayı satacağı elektrik fiyatına bindirecek. Sonra da santralı bedelsiz olarak devlete verecek. Onun için satış fiyatı yüksek olacak... Esasında bu bir "mülkiyet devri vaadi anlaşması."
Bir anlamda devletin santral yaptırması gibi bir şey... İşte bu nedenle "yap - işlet - devret" ihalelerini devlet adına, Enerji Bakanlığı yapıyor.
(2) Yap - işlet'te ise "mülkiyet" devri söz konusu değil. Özel sektör, enerji santralı kurup belli bir fiyattan enerji satış garantisi almak için anlaşma yapıyor.
Özel sektörden elektriği satın alacak kuruluş ise TEAŞ. Bunun için bu modelde yapılacak santral ihalelerine TEAŞ bakıyor.
Sonuçta Ankara'daki iki kuruluş, elektrik santralı yaptırmak için ayrı ayrı ihale açıyor. Ayrı ayrı anlaşma yapıyor.
Sayın okuyucularıma biraz da TEAŞ'ı tanıtayım.
Eskiden kamunun elektrik işini TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) yürütürdü. Sonra TEK ikiyi ayrıldı: (1) TEAŞ - Türkiye Elektrik Üretim ve İletişim AŞ. (2) TEDAŞ - Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ oldu.
TEAŞ, devletin elektirk santrallarını işletiyor. Elektrik üretiyor. Yetmiyor ise, özel sektör santrallarından, dışarıdan elektrik satın alıyor. Bunları enerji hatları ile şehirlere taşıyor. Şehrin sınırında TEDAŞ'a satıyor.
TEDAŞ ise, şehir sınırında TEAŞ'tan satın aldığı enerjiyi şehir içinde tüketici fabrikanın, konutun kapısına kadar dağıtıyor. Perakende satış yapıyor.
Şimdilerde TEDAŞ'ın dağıtım işi özelleştiriliyor. TEAŞ'ın "üretim" bölümünün de özelleştirilmesine çalışılıyor. Mevcut santrallar özel sektöre devredilecek. Bundan böyle de santralları özel sektör yapacak. Sadece elektrik enerji nakil hatları devlette kalıp, TEAŞ tarafından işletilecek.
Şimdi de sayın okuyucularıma Dünya Bankası'nın derdinin ne olduğunu neden Enerji Bakanlığı'nın "yap - işlet - devret" modeli ile santral ihalesi açmasına karşı geldiğini özetleyeyim.
Enerji Bakanlığı, kapısını kim çalar ise, yatırım maliyetine bakmadan, satılacak elektriğin fiyatına aldırmadan anlaşma imzalıyor. Bakanlığın açtığı ihalelerle yapılacak santralların hepsi yapılsa, Türkiye 5 yılda bugünkünün iki misli elektriğe kavuşacak. "Fazla elektrik can mı çıkarır" diyeceksiniz. Ama kazın ayağı öyle değil. Enerji Bakanlığı üretilecek enerjinin tamamını, tüketilsin tüketilmesin, ülkenin ihtiyacı olsun olmasın TEAŞ tarafından alınmasını garanti ediyor. Sadece o kadarla kalsa iyi. Alınacak enerjinin fiyatını şimdiden biçerek, ömür boyu fiyat garantisi veriyor. Dahası var. Yatırım maliyetinin şişirilip şişirilmediğine bakmıyor. Dahası var. Her yatırım için yakıt garantisi veriyor. Doğalgaz garantisi veriyor. Yatırımların hepsi yapılacak olsa gazsızlıktan işleyemeyecek. Bugünkü durum devam edecek. Bugün de santral var. Doğalgaz yok. Onun için elektrik kesiliyor. Son bir şey daha var... Devlet bir taraftan santralları özelleştirmeye çabalıyor. Öte taraftan 20 yıl, 30 yıl sonra devlete devredilecek santrallar için ihale açıyor.
Dünya Bankası diyor ki: "Enerji Bakanlığı, yatırım maliyetine bakmadan, yüksek fiyatla alım garantisi vererek ihale açmayı durdursun. Özel sektörden elektrik satın alacak olan, fiyatını ödeyecek olan TEAŞ bu işlere baksın. Devletin içinde iki ayrı kuruluş, iki ayrı kanaldan iş yapmasın. Enerji işine politika karışmasın. Politikacılar, Türkiye'nin 20 yılını, 30 yılını bağlayacak ihaleler açmasın. İmzalar atmasın..."
Sayın okuyucularım bu işin parasal yönü büyük. Bu işin bütçeye yükü büyük. Ama bunlar bilinmediğinden, tartışılmadığından, Türkiye ciddi riskler altına giriyor. Bunları tartışmaya kalkanlar ise bugünkü elektrik kısıntıları öne sürülerek "- Vay sen elektriksiz kalmamızı mı istiyorsun?" denilerek susturuluyor.




Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr