Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gece başlayan yağmur şakır şakır insanı ıslatıyor, insanın iliklerinin içine geçiyor.
Biz "Kamikaze" peşindeyiz. Kamikaze'lerin hepsi meşgulmüş. Biri bulundu. Sıkı bir pazarlık yapıldı. "Arkadaşımla birlikte enkaza dalış yaparım. Mutfak 50 milyon. Buzdolabı ile bulaşık makinesini çıkarırım. Mutfak dolapları benim... Oturma odasına dalarım. 50 milyon... Televizyon ile kanapeleri çıkarırım. Masa, sandalyeler ve perde benim..." diyor.
El sıkıştık... Başka çare yok... Artçı depremler sürüyor. Yıkıntı bütünüyle çöktü çökecek... Yeğenlerim yıkıntının karşısındaki arsada kurdukları uydurma naylon depremkonduda iki gündür enkazdan bir şeyler kurtarılmasını bekliyor.
Doğrusunu isterseniz, "Horozcular", "Kamikazeciler"den daha iyi çalışıyor. Onların ücreti iki misli ama, yaptıkları iş sağlam. Horozcuların binaların en üst katına kadar uzanabilen tekerlekli bir vinçleri var. Vincin ucuna ahşap bir platform bağlamışlar. Platforma da iki kişi çıkmış. Platformu eşya çıkarılacak pencereye yaklaştırıyorlar. İki kişi eşyaları pencereden platforma çıkarıyor. Vinç ile platform aşağıya indiriliyor. Eşyalar, vincin önünde bekleyen kamyona yükleniyor.
Ama herkes "Horozcular"ın peşinde olduğunda üç gün sonraya sıra veriyorlar. Üç gün sonra kim öle... Kim kala!..
Bizim "Kamikazeci"ler enkaza iki dalış yaptılar. Eşyaları çıkarıp kamyonete yüklediler. Paralarını aldılar. Başka binalarda yeni dalışlar yapmak için hızla uzaklaştılar.
Düzce'de sokak araları tüyler ürpertici görünüm veriyor. Binalar yıkıldığından sokaklar geçit vermez olmuş. TV görüntülerinde ve gazete fotoğraflarında facianın gerçek boyutu anlaşılamıyor. Yağmur altındaki Düzce'ye ulaştığımızda, birbiri üzerine yıkılan binalar arasından geçip yeğenimin binasına gitmeyi beceremedik. Mustafa Pakoğlu otomobilden inerek yol sormaya çalıştı. Yol sorduğu yaşlı kişi, "Ben de aynı mahalledenim size yol göstereyim" diyerek önümüze düştü... Mustafa "Sizde de hasar var mı bey amca?" diye soracak oldu. Bey amca "Bu depremde beş can verdik. Öncekinde de bizim aileden yedi kişi ölmüştü... On iki can etti!.." diyerek sakin sakin konuşunca nasıl sarsıldık anlatamam... Ama insanlar büyük şokun etkisinde anlatıyor: "Şu evde Orhan Bey ile karısı öldü... Şu binadan altı kişi öldü... Şu binanın altından kimse sağ çıkamadı..."
Düzce depreminin özelliği yoğun yerleşim alanının bütünüyle kullanılamaz hale gelmesi. Tuz ile buz olan, un ufak hale gelen, enkaz yığını görünümünü veren binalar dışında, hasar görmeden sağa sola yatan, ayakta kaldığı halde oturulamaz durumda ama "dokunsan yıkılacak kadar hasarlı" binaların tamamının kepçe ile temizlenip yepyeni bir Düzce'nin kurulması gerekiyor.
Bunun hüznü Düzcelilerin omuzlarına binmiş... Sokak aralarında yıkık binaların karşısındaki boşluklara kurdukları naylon depremkondularda neyi beklediklerini bilmeden bekliyorlar...
Dikkat buyurunuz: Sokak aralarındaki naylon depremkondulardan (uyduruk naylon çadırlardan) söz ediyorum. Kriz merkezinin dağıttı çadırlardan almak bir mesele. İki genç adam, iki gündür yağmur altında, bir oraya bir buraya koşuşturdukları halde çadır almayı beceremediklerinden naylondan kendi çadırlarını yapmak zorunda kaldıklarını anlattı. Gene anlattıklarına göre şehir içinde, park çevresinde en iyi dağıtımı askerler yapmış. Askerler önce sokak aralarında ihtiyaç sahiplerini belirlemiş. Sonra getirip çadırlarını kurmuş.
Kriz merkezinin önünde ekmek ve aş dağıtımı düzenli. Ama sokak aralarında çadırlarda yaşayanlar bunlardan yararlanamıyor. Sokak aralarında sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin araçları içme suyu dağıtıyor.
Düzce depremine çok kişi ve kuruluş insan ve araç yardımı ile koşmuş. Can kurtarma faaliyetleri sona erdiğinde araçlar Düzce'yi terk etmeye başlamış. Bir kısmı Düzce girişinde yol boyu, yolun kenarında sıra sıra duruyor.
Can kurtarmaya gelen araçlar ve insanlar çekilince, sokaklara "ölüm sessizliği" çökmüş... Fırınlar ekmek çıkarmıyor. Bakkallar kapalı. Dükkanlar kapalı. Sadece bankalar açık... Sanayi mahallesindeki tamirhaneler bile kapılarına kilit asmış... Düzcede hayat durmuş... Ama yağmur durmuyor... Enkaz, çadırlar ve depremzedeler sırılsıklam...

NOT:
Düzce'de ve diğer yörelerde depremden zarar görenlere yardım niyeti olanlara bir önerim var. Çifti 2 milyon lira, tanesi 4 milyon lira dolayında olan sarı renkli inşaatçı çizmelerinden ve kapişonlu yağmurluklarından satın alınız. Deprem masasına teslim etmeden, sokak aralarında gezinerek gerçek ihtiyaç sahiplerine dağıtınız. Yağmurdan ıslanmalarını önleyiniz. Sevaba girersiniz.