Ocak - mart aylarında yüzde 4.5 küçülen ekonomideki kötüye gidiş devam edince ve nisan - haziran aylarında küçülme yüzde 11.8’e ulaşınca, Ümidimiz Halkçı Ecevit "işin ciddiyetini nihayet anladı." "Büyüme hızındaki düşüş sürecini mutlaka durdurmak zorundayız. Türk ekonomisi daralmaya mahkum bir ekonomi değildir" diyerek, kendine göre alınması gereken tedbirleri sıraladı.
Anadolu’da buna "jeton düştü ama biraz geç düştü" derler... Yabancıların ise "goodmorning after supper" diye bir deyimleri vardır. Bu deyim "uykudan geç uyanmayı" ifade eder. Türkçesi "akşam yemeğinden sonra, sabah şerifler hayırlı olsun" gibi bir şeydir.
Bu ülkenin büyüme hızındaki bu hızlı düşüş süreci, başka bir iktidar döneminde değil "Ümidimiz Halkçı Ecevit"in iktidarında ortaya çıktı... Politikadaki yanlışlarda ısrarcı olan, ekonomi dibe vuruyor uyarılarını dikkate almayan Umudumuz Halkçı Ecevit, şimdi uykudan uyanarak tedbir sıralıyor.
Sıraladığı tedbirler ise "düşüş sürecini durduracak" tedbirler değil. Sırasıyla arz edeyim:
Ecevit diyor ki: Zordaki şirketlerin borçları takside bağlanacak.
Gerçek şu ki: Türkiye’de banka sisteminde yeniden yapılanma var. Kamu bankaları artık emir ve kumanda ile borç taksitleyemiyor. Özel bankaların borç taksitlendirme gücü kalmadı. Zordaki şirketlerin borç yükü ancak özel bir fondan yardım ile hafifletilebilir. Devletin böyle bir fona kaynak bulma imkanı yok.
Ecevit diyor ki: Kurulacak endüstri bölgeleri ile yatırımlar hızlandırılacak.
Gerçek şu ki: İlk aşamada yeni yatırımlara değil, mevcut yatırımların tam kapasite çalışmasına ihtiyaç var. Türkiye’de hem organize sanayi bölgelerinde hem küçük sanayi sitelerinde büyük ölçüde boş yer var. Yeni endüstri bölgeleri kurulması israftan başta bir şey değil. Zaten özel sektör bu amaçla para harcamaya hazır ve istekli değil.
Ecevit diyor ki: Valilikler duran ve batan üretim tesislerinin listesini çıkarıyor. Bunları yurtdışındaki Türk vatandaşlarına dağıtacağız. Yurtdışındaki vatandaşların paralarını çekeceğiz.
Gerçek şu ki: Türk hükümetleri sıkıştıkça gözünü yurtdışındaki vatandaşlarına diker. 1965 yılından bu yana bu böyle olagelmiştir. Yurtdışındaki vatandaşlar geçmişte hep kaybetti. Ekonominin önünün belli olmadığı bir dönemde listeye bakarak kimse Türkiye’ye para göndermez.
Ecevit diyor ki: Yabancılar yatırım için 40 kapı geziyordu. Şimdi bir kapıda üç ay bekler ise izin alacak. Ve böylece yabancı yatırımlar artacak.
Gerçek şu ki: 1950 yılından bu yana yabancı sermayeyi memnun etmek için her yıl bir kanun değişikliği yapılıyor. Ama yabancılar gelmiyor. Yabancı sermayenin gelmemesinin ana nedenleri altyapının ve iç pazarın küresel rekabete açık üretime imkan vermemesi ve de enflasyon muhasebesini uygulayamamasıdır. Bu nedenlerle bugüne kadar gelmeyen yabancı sermaye ekonomi dibe giderken hiç gelmez.
Ecevit diyor ki: Hazine arazilerinin satışından sağlanacak kaynak yatırımların hızlandırılmasında kullanılacak.
Gerçek şu ki: İç talebin daraldığı, kurumların kaynaklarının kuruduğu, halkın fakirleştiği, ekonominin dibe gittiği bir dönemde Hazine’nin arazilerini gerçek değeri ile satmak ve de bu satıştan fon oluşturmak çok güçtür. Böyle dönemlerde Hazine arazileri satılamaz ancak belli kişilere "peşkeş çekilir."
Ecevit diyor ki: Altın ve gümüş bakımından zengin bir ülkeyiz. Fakat bazı yasal ve toplumsal engeller bunların gereği gibi değerlendirilmesini önlüyor.
Gerçek şu ki: Yeraltındaki madenleri çıkararak, kısa sürede ekonomiyi düze çıkarmak ham hayaldir.
Ümidimiz Halkçı Ecevit diyor ki: Döviz tüketen değil, döviz üreten bir toplum olmak zorundayız.
Gerçek şu ki: "Goodmorning after supper!.."