Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bir ekonominin gücünü kişi başına düşen milli gelir rakamı gösterir. Türkiye'de kişi başı gelir 3 bin dolar dolayında. Türkiye'nin katılmak için çırpındığı Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde 30 bin dolar dolayında. Avrupa Birliği'nin en cılız ülkelerinden Yunanistan'da 15 veya 20 bin dolar dolayında...
Aradaki farkı kapatmak için milli gelirimizi artırmak zorundayız. Milli gelirin artış hızı ülkedeki ekonomi politikalarının başarısının göstergesidir. 1999 yılının ilk 6 aylık rakamları açıklandı. Milli gelirimiz artmıyor. Düşüyor. Milli gelir yüzde 5.8 geriye gitmiş. Açık anlatımıyla Türkiye bir yıl önceye göre yüzde 5.8 oranında fakirleşmiş.
Milli gelir, ülkedeki mal ve hizmet üretimi arttıkça artar, azaldıkça azalır. Sanayide kapasite kullanımı yüzde 75.9'a düşmüş. Sanayide üretim yüzde 3.9, tarımda üretim yüzde 5.5 gerilemiş. Özel tüketim harcamaları yüzde 3.4 azalmış... Arkadaşlar, vatandaşlar, sayın halkım... Belki farkında değilsiniz ama, durum kötü... Çok kötü... Sizlerin farkında olmamanız önemli olmayabilir ama, Ankara'dakilerin, büyük Türk büyüklerinin, hükümetin, Babamızın bunları bilmemesi, bildiği halde aldırmaması çok kötü...
Normal bir ülkede bu göstergeler ortaya çıktığında ekonomiyi toparlamak için büyük bir hareket başlatılır. Kamu görevlileri her işi bırakıp, bu işe sarılır...
Bizimkilerin bu işlerle uğraşmaya vakitleri yok. Bizimkilerin tek derdi çetecileri, işkencecileri, banka soyguncularını affetmek... Dışişleri Bakanımızı Avrupa'ya yardım turuna çıkardık. "Deprem nedeniyle bize acıdılar... Fırsat bu fırsat... Daha fazla para göndersinler de açığımızı kapatalım... Madem bize acıyorlar, yardım etmek istiyorlar, Avrupa Birliği'ne bizi üye kaydetsinler!.." diyoruz.
Avrupalıların karşısına çıkarken, biz kendi evimizdeki durumu unutuyoruz. Ama onlar çok iyi biliyorlar. Bildikleri için de bizi Avrupa Birliği'ne almıyorlar. Bize sadece acıyorlar. Nasıl acımasınlar ki?
Yılın ilk yarısında Türkiye'ye giren turist sayısı yüzde 21.7 oranında azalmış. Türkiye'nin turizm gelirleri yüzde 30 düşmüş. İhracat gelirinde yüzde 7.1 oranında, ithalat giderinde yüzde 21.9 oranında gerileme olmuş.
İç borç stoku 18.5 katrilyon liraya (40 milyar dolara) ulaşmış. Hazine yüzde 116. ortalama faiz ile borçlanabiliyor.
Tüketici fiyatlarında yıllık artış yüzde 65.4, toptan eşya fiyatlarında yüzde 53.7 oranında. Bir yıl önce 275 bin liraya satın alınan 1 ABD dolarının fiyatı 445 bin liraya ulaşmış.
Sayın okuyucularım... Bu tablo çok karanlık bir tablo. Ama gerçek bu... Böyle bir tabloya sahip ekonomi ile, "çağdaş yaşam" özlem hayaldir. Böyle bir ekonomiye sahip ülkede, üretim yapamayan bir ülkede, güç sahiplerinin tek hedefi, mevcudu paylaşmaktır. Depremden zarar görenler yağmur altında inlerken, af ile uğraşmaktır.
Burada suçlu Ecevit, Bahçeli, Yılmaz veya Demirel değil... Hepimiziz. Onlar "ay"dan gelmedi ki... Onları oraya çıkaran, orada oturtan biziz. Biz böyle bir tabloda yaşamaktan hoşlandığımız için onlar bize bunu veriyor. Eskiler "herkes layık olduğunu bulur" derler. İşte o biçim...