Olayların içinden 2006 yılında bir yıl önceye göre ithalatın büyüme oranı yüzde 19.5 idi. Bu gösteriyor ki, 2007 yılında ekonominin yavaşlamasına rağmen ithalat ekonominin canlı olduğu yıldaki artış oranından daha da hızlı artmış. Genelde ithalat artışındaki tehlikeyi küçümsemek isteyenler "Ekonomi büyüyor. Onun için ithalat artıyor" derler. Derler de... Rakamlar bu "şehir efsanesi"ni doğrulamıyor. Çünkü 2007 yılında ekonomi yavaşladığı halde her ay gerçekleşen ithalat harcaması, ekonominin canlı olduğu 2006 yılında gerçekleşen aylık ithalat harcamalarının üzerinde. Daha da ilginci 169.9 milyar dolarlık ithalat harcamasının yüzde 72.7'sinin, 123.5 milyar dolarlık bölümünün "ara malı ithalatı"ndan kaynaklanması. Ara malı denilen şey, üretimde kullanılan hammaddeler, yabancı maddeler ve diğer girdilerdir. Ara malı ithalatı 123.5 milyar dolar iken, aynı dönemde toplam ihracat gelirinin bu rakamın da altında kalması 107.1 milyar dolar olarak gerçekleşmesi, ucuz ithalatın üretim yapısını nasıl bozduğunu gösteriyor. 2007 yılında ithalat için ülkeden çıkan döviz yüzde 21.8 oranında arttı. 169.9 milyar dolarlık ithalat yaptık. Görülüyor ki biz "katma değer" üretemiyoruz. Ucuz ithalat girdisine takla attırarak, onu ürün haline getiriyoruz. Basit bir örnek vererek anlatayım. Bir fabrika 15 bin dolarlık otomobil üretiyor. Daha önceleri bu otomobilin sacı, camları, plastik aksamı, kapı kolu, döşemesi, kabloları, lastikleri Türkiye'deki fabrikalardan, KOBİ'lerden, yan sanayide çalışan küçük sanayi kuruluşlarından satın alınırdı. 15 bin doların 10 bin doları yerli girdi idi. Şimdi ucuz döviz nedeniyle bunlar Çin'den, Japonya'dan, Tayvan'dan ithal ediliyor. Yerli girdiye ödenen para 10 bin dolardan 2 bin dolara düştü. Her bir otomobil için ithalat harcaması 8 bin dolar arttı. Olan biteni basitleştirerek anlatmak için verdiğim bu "sanal" örnekten anlaşılacağı gibi, (1) Ucuz döviz nedeniyle ithalat harcamaları devamlı artıyor. Ekonomi yavaşlasa da ithalat artışı sürüyor. (2) Ucuz ithalat yerli üretimin gerilemesine neden oluyor. Ekonomi katma değer yaratamıyor. Ucuz ithalat işsiz sayısını artırıyor. İthalat işsizliği artırıyor Umursanmayan bir başka gelişme de, ucuz dövizin artırdığı ithalatın her yıl giderek daha fazla döviz açığına yol açmasıdır. 2006 yılında dış ticaret açığı (ithalat için harcanan döviz ile ihracattan elde edilen döviz geliri arasındaki uçurum) 54 milyar dolardı. Bu dış ticaret açığının bir bölümünü turizmden gelen dövizler ve daha başka döviz kazançlarıyla kapattık. Ama sonunda (cari açık diye adlandırılan) 31.3 milyar dolarlık döviz açığı ortaya çıktı. 2007 yılında dış ticaret açığı 62.8 milyar dolar oldu. Bunun bir bölümü turizmden gelecek döviz gelirleri ve diğer döviz gelirleriyle kapanmış olacak. Ama geriye herhalde 35-40 milyar dolarlık bir cari açık (döviz açığı) kalacak. (Bu yazıyı okuyanlar şu soruyu soracak: Döviz açığı var da... Piyasada bu döviz bolluğunun kaynağı ne? Neden bu kadar ucuz? Neden fiyatı artmıyor? Ben de cevap vereceğim: 2007 yılının 12 ayına ait döviz açığı (cari açık) rakamı henüz yayımlanmadı. 11 aylık açık 32.7 milyar dolardı. Buna karşılık, 11 ayda ülkeye sermaye hareketiyle 41.7 milyar dolar girdi. Kaynağı belirsiz 1.6 milyar dolar girişini de bu rakama ekleyiniz. 11 ayda ortaya çıkan döviz açığı rakamının neredeyse 1/3'ünden daha fazla döviz ülkeye girince, piyasada döviz bolluğu oluştu ve de döviz fiyatı düştü. Bu durumun sürmesi ülkeye açıktan daha fazla döviz girişinin devamına bağlıdır.) Başkasının döviziyle artıyor İhracat İthalat Denge2002 15.1 51.5 -15.42003 31.0 69.3 -22.02004 33.7 97.5 -34.32005 16.3 116.7 -43.22006 16.4 139.5 -54.02007 25.3 169.9 -62.8 guras@milliyet.com.tr Son 5 yılda dış ticaret milyar $