Eylül başlıyor. Eylül "harcama ayı"dır. Parası olan, "cebini daha fazla" sıkamayacak, az az da olsa harcamaya başlayacak. Piyasa biraz açılacak. Stoklar biraz eriyecek. Üretim biraz hareketlenecek. Ama, fiyatlar da biraz artacak.
Parası olmayanlar için ise, eylül ayı "acıların tırmanışa geçtiği" ay olacak.
Çünkü eylül ayında sadece parası olanların değil, parası olmayanların da ihtiyaçları artıyor. Harcama zorunlulukları var.
Ama geliniz görünüz ki, çok kişi işini kaybetti. İşini kaybedenler yaz aylarını kıdem tazminatı, ihbar tazminatı olarak aldıkları parayı harcayarak geçirdi. Paraları tükendi veya tükenmek üzere...
Çok kimsenin ücreti azaldı, çok kişi ücret artışından yararlanamadı. Parası olan için de, olmayan için de eylül ayında harcama ihtiyacını gündeme getiren iki neden var: (1) Kış geliyor. (2) Okullar açılıyor. Kış ve okul hazırlığı para olmadan yapılamaz. Kış ve okul harcamaları geciktirilemez. Parası olanın bu harcamaları mutlaka eylül ayında yapması gerekir.
Harcamalar ertelenemeyecek
Parası olduğu halde, tüketimi erteleyenler, paralarını bankada, repoda saklayanlar, dövize dönüştürüp yastık altına koyanlar, bu tasarruflarının bir bölümünü eylül ayında mutlaka harcayacak. Bu harcama reel sektörün uzun süredir hayal ettiği, beklediği hareketi yaratacak. Ama bu harcamanın yarattığı hareket maliyet artışlarının fiyata yansıtılmasının da kapısını açacak. Bu kapıdan enflasyon geçecek. Parası olmayanlara genelde "Allah yardımcısı olsun" denilir ama, Allah kimseye para göndermiyor. Allah iş kapısı da açamıyor. Onların durumu kötü. Hem de çok kötü.
Kısa sürede reel sektörün yeni iş imkanı yaratması çok zor. İş imkanı ortaya çıksa bile işveren "genç ve ucuz işçi" kullanımını tercih edecek.
Hareket ve bereket ayı
2001 yılının Eylül ayında ekonominin çizgisinin aşağı mı ineceğini, yoksa yukarıya mı çıkacağını tahmin etmenin zorluğunu da belirtmekte yarar var.
Parası olanların harcamaları çizgiyi yukarıya iterken, işini kaybeden işçilerin veya işyeri kötü duruma düşen müteşebbisin çaresizliği de çizgiyi aşağıya çekecek.
Piyasaya eylül ayında akacak para mı çok olacak, yoksa krizin darbesi ile eylül ayında piyasadan çekilecek para mı çok olacak bunu ay sonunda göreceğiz.
Bizde genelde tüccarı, sanayicisi, esnafı, sanatkarı eylül ayını "hareket ve bereket ayı" olarak bilir. Şehirli tatilden döner. Köylünün cebine ürün parası girer. Yatırımlarda, üretimde hareket başlar. Kamu harcamaları artar. Eylülden yıl sonuna kadar piyasa en canlı günlerini yaşar... Ama bu tablo şimdi değişti.
Program ikinci plana atıldı
Türkiye ciddi bir kriz tokadı yedi. Ekonominin kriz sonrası şartlarda yeniden yapılanması gerekiyor. Halkın yeniden yapılanmadan en az zarar görerek, yeni şartlara uyumu gerekiyor.
Ama Türkiye’de krizi ve yeniden yapılanma zorunluluğunu unutturacak ikinci, üçüncü plana atacak, gündemler oluşturuluyor.
Sayın okuyucularım, her ülkede soyguncu, hırsız, mafya, çete, katil vardır. Bazı ülkelerde çoktur, bazısında azdır ama vardır.
Her ülkede soyguncuyu, hırsızı, çeteyi, mafya mensuplarını, katilleri yakalayacak cezalandıracak devlet görevlileri bulunur. Onlar o görevi yapar. Diğer devlet görevlileri de ekonomik ve sosyal gelişmenin yolunu açar. Hırsız yakalanacak diyerek yatırım üretim tatil edilemez. Soyguncular var, onları yakalayalım da istikrar programına daha sonra bakarız denilemez.
Biz toplumsal çılgınlık içinde hırsız soyguncu, katil peşinde koşmaktan yorulmuş halde istikrar programını ikinci plana attık. Üretimi unuttuk, "hırsız - polis" hikayeleriyle günü geçiriyoruz.