İki aydır günlük faiz yüzde 80, yüzde 85 dolayında dolanıyor. Bu oranlardaki günlük faizin yıllık birikimli getirisi (kaba hesap ile) yüzde 100, yüzde 120'lere çıkar.
Yüzde 100 yıllık birikimli getirinin bir aya düşen payı yüzde 6 kadardır.
Demek ki, 100 Türk lirası, ayda yüzde 6 dolayında bir getiri sağlıyor. 100 Türk lirası ay sonunda 106.0 lira oluyor.
Aynı dönemde IMF talimatı doğrultusunda döviz fiyatları ayda sadece yüzde 0.8 dolayında artırılıyor.
Demek ki, 100 doların Türk lirası karşılığı ayda yüzde 0.8 dolayında artıyor. 100 dolar ay sonunda 100.8 Türk lirası oluyor.
100 dolarını Türk lirasına çevirip faize yatıranlar, bir ay sonra da faizden çekip, o günkü kurdan tekrar dolara dönenler (106.0 - 100.8 = 5.2) yaklaşık yüzde 5.2 dolayında bir getiri elde edebiliyor.
(Ara açıklama: 100 doların karşılığı 100 Türk lirası değildir. Anlatım kolaylığı için bu büyüklükler yuvarlatılmıştır. Önemli olan Türk lirasının getirisi ile doların değerindeki değişim arasındaki farkın büyüklüğünü görebilmektir.)
Aylık yüzde 5.2 dolayındaki dolar getirisi (kaba hesap ile) yıllık yüzde 60, yüzde 70, yüzde 80 dolar faizi anlamına gelir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir devlet, bir banka, bir şirket yıllık yüzde 60, yüzde 80 faiz ödedikten sonra ayakta kalamaz.
Geçici şok etkisi yapıcı, tedavi edici bir durumdan söz edilebilir. Ama faiz tablosunun iki ay süre ile böyle devam etmesi "geçici, tedavi edici, şok etkisi yapıcı" bir durumun söz konusu olmadığının işaretidir.
2000 yılına kadar faizler yüzde 80'lerde, yüzde 100'lerde dolanıyordu. 2000 yılı başında yüzde 35'lere indi. Yıl sonunda yüzde 80'lere tırmandı.
Türkiye yıllarca yüzde 80'ler, yüzde 100'lerde faiz öderken bu faiz yüksek değildi de, şimdi mi yüzde 80 faiz yüksek oldu? Tehlikeli oldu?
Sayın okuyucularım, 2000 yılından önceki yüzde 80 faiz yüksek değildi. Çünkü o dönemde enflasyon yüzde 70'lerde dolanıyor, döviz fiyatı da enflasyon oranında, yüzde 70'ler dolayında artıyordu.
100 dolarını Türk lirasına çevirip, faize yatıranlar, bir yıl sonra faizden çözüldüklerinde, ana para ve faiz geliriyle yaklaşık 120 veya 125 dolar satın alabiliyordu. Açık anlatımıyla doların yıllık Türkiye kazancı yüzde 20'ler, yüzde 25'ler dolayında idi. Bu faiz oranını Türkiye ekonomisi kaldıramadığından, istikrar paketi uygulaması zorunluğu belirmişti.
İstikrar paketi bir yıl uygulanıp, "her şey yolunda gidiyor" havası yayıldıktan sonra, faizin yüzde 80'lere tırmanması farklı bir durumdur. Bu yüzde 80 oranı, geçmiş dönemin yüzde 80'leriyle aynı şey değildir.
Çünkü 2000 yılının sonunda enflasyon yüzde 70'lerde değil, yüzde 35'lerde. Döviz fiyatı yıl içinde yüzde 70 dolayında artmadı. Yüzde 20 dolayında arttı. Şimdilerde aylık artış yüzde 1'in altına düştü. İşte bu nedenle yüzde 80 oranındaki Türk lirası faizi, dolarını bozdurup faize yatırdıktan sonra tekrar dolara dönenlere, aylık yüzde 5'in, yıllık yüzde 60'ın üzerinde dolar getirisi sağlıyor.
Üretimden ödenmeyen faiz, ancak servet ve gelir transferiyle ödenir. Birinin, birikiminden veya gelirinden bir başkasının cebine yapılan aktarmadır. Hortumlamadır.
Bu tür faiz transferi, aktarması, hortumlaması bankaların, şirketlerin özkaynaklarını eritir. Hazine'yi tamtakır bırakır.
Faiz ya kısa sürede yüzde 35'lere, yüzde 40'lara inecek ya da enflasyon ve kur ayarlaması yüzde 60'lara, yüzde 70'lere çıkacak. Bu işin matematiği budur.
(Fakat unutmayınız: Enflasyon ve döviz kuru ile faiz makasının açılması nedeniyle son iki ay içinde ortaya çıkan "yıkım" ve "hasar" gün geçtikçe kaldırılamaz boyuta ulaşıyor. Yüksek faiz ile geçen her gün, "yıkım" ve "hasar" faturasını büyütüyor.)