Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Unutmayınız. 1994 yılında Tansu Çiller "emir kumanda" ile faizi düşürmeye çalıştı. Bono satışlarını durdurunca, bankaların sıkışacağını ve de faizi düşürmek zorunda kalacağını sandı. Ama faizler düşmedi. Döviz fiyatı patladı. Her şey rezil oldu. Bunu unutmayınız... Gelelim 2001 yılı başındaki şartlara... Bakınız bu şartlarda faiz neden düşmez, neden yükselir anlatayım:
(1) İnsanların morali bozuldu. İnsan psikolojisi, insanların gelecek hakkındaki bekleyişleri çok önemli. 2000 yılı başında insanlar iyimser bekleyiş içinde idi. Enflasyonun düşeceğine inanmıştı. Faizler beklenenden çok, hızla düştü. Şimdi 2001 başında tersine bir durum var. İnsanların içine kurt düştü. İnsanlar kötü şeyler bekliyor. Bu durumda parasını faize yatırırken faizin üzerine risk primi ekliyor.
(2) Serbest piyasa ekonomisinde faizler arz ve talebe göre oluşur. Arz ve talep bir havuzda toplanır. Havuzda tüm arz ve talep bir araya gelir. Son zamanlarda tek bir faiz havuzundan, çok sayıda faiz havuzlarına geçildi. Devletin bono faizi var. Merkez Bankası faizi var. Bankalararası faiz var. Repo faizi var. İMKB faizi var. Kamu bankaları faizi var. Özel bankalar faizi var. Döviz faizi var. Sıcak para faizi var... Bunların hepsi birbirinden farklı. Faizi düşüreceğiz denilince, hangisini düşüreceksiniz ki?
(3) Kamu bankalarının görev zararları denilen açıkları nedeniyle paraya ihtiyaçları var. El konulan bankaların paraları donmuş aktiflere ve iştiraklere bağlandığından paraya ihtiyaçları var. Kamu bankaları ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamındaki bankalar para bulmak için çılgınca faiz ödüyor. Türk lirasına yüzde 90, dövize yüzde 30 faiz veriyor.
Bu bankalara faiz adı altında para pompalanmadıkça bu böyle sürüp gidecek. Fakat piyasadaki fon talebini azaltacak güçte bir fon takviyesi çok güç. Hazine'nin bu kadar para bulması zor.
(4) Özel bankalar kamu bankaları gibi "sorumsuzca" faiz vermek istemiyor. Çünkü bu faizin kaynaklarını eriteceğini biliyor. Ancak... Para sahipleri bu durumda (normal bir insan davranışı olarak) paralarını özel bankalardan çekerek, yüksek faiz ödeyen kamu bankalarına veya el konulan bankalara götürüyor.
(5) Ankara'daki yönetim, ekonominin hatta ülkenin kaderini / geleceğini "sıcak para"ya bağlamış durumda. Sıcak para demek, düşük devalüasyon, yüksek faiz demektir. Faiz aşağı inerse "sıcak para" gelmez.
İşte bütün bunlar nedeni iledir ki, 2001 yılının başında "faizler düşecek" diyenler yanılacaktır. Çünkü bütün şartlar faizlerin yükselmesini gerektiriyor. Ekonomide bozulan dengeler düzelecek ise yüksek faiz ile düzelecek. Tersine "emir kumanda ile faizi düşürme" çabaları dengeleri daha rezil hale getirecek.