Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yeni "bankalar kanunu değişiklik tasarısı" ile, faizsiz bankacılık yapan İslami finanskurumlarının kapatılması öngörülüyor. Ya bankaya dönüşecekler, ya da kapılarına kilit asılacak.
Ankara'da "etkin ve yetkin güçler" karar vermiş. Bu olacak... Ama yanlış olacak... Finans kurumlarının ne olduğu, ne işe yaradığı anlaşılamadığından, güçleri abartıldığından bu yanlışlık yapılacak...
Faizsiz bankacılık, parasını yatırana faiz vermek yerine "onu, para ile yapılan işlemin kar ve zararına iştirak etmeyi hedef alan" bir bankacılık şeklidir.
Faizi "haram kabul edenlerin paralarını ekonomiye sokmak amacıyla sadece bu işlemi yapmak için kurulan bankalar vardır. Batı dünyasında, Müslüman olmayan ülkelerde "faiz ile işlem" yapan bankaların "faizsiz işlem" yapan bölümleri vardır.
Faizsiz bankacılık işlemleri veya bu işlemi yapan kurumlar da faizli işlemler ve faizli işlemleri yapan bankalarla eşit şartlara tabi olduğunda, eşit biçimde denetlendiğinde, bu işlemlerin zararı değil yararı vardır.
Türkiye'de "etkin ve yetkin güçler", uzun süredir faizsiz finans kurumlarının gücünü olduğundan büyük gördüğünden ve bu kurumların dini politikaya alet eden kesime parasal destek sağladığına inandığından finans kurumlarını kapatmak arayışına girmiştir.
Sayın okuyucularıma finans kurumlarının ne olduğunu, ne işe yaradığını, bunlar kapatılır ise ekonominin ne kaybedeceğini anlatayım.
Gelirin tüketilmeyen kısmına tasarruf denilir. Tasarruf ertelenmiş tüketimdir. Ama, gelirin tüketilmeyen kısmının "ekonomik bakımdan" tasarruf olabilmesi için o paranın ekonominin içine girmesi şarttır. Tasarruf ekonominin içine bir mali aracı kurum vasıtasıyla girer. Bankalar, borsa, finans kurumları bu işi yapar. Bunlar tasarrufları faiz, kar payı, temettü karşılığı tasarruf yapanlardan toplayıp, ekonomide yatırıma, üretime dönüştürür.
Eğer gelirin tüketilmeyen kısmı şu veya bu nedenle, nakit para, döviz, altın şeklinde kasada, küpte, yastık altında, cepte saklanıyor ise, buna "ekonomik anlamda" tasarruf denilmez. İngilizce "hoarding", Türkçe "iddihar" denilir. Yeni anlatımla bu tasarruf değil "saklama"dır.
İddiharda / saklamada olan paranın ekonomiye bir yararı yoktur. Bu tasarruf değildir. Ekonomiden çekilmiş kaynaktır. Ekonomiye yarar değil zarar getirir.
Türkiye'de yaşayanların yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu tekrarlanır da, bu Müslüman nüfusun "dini inaçları" dikkate alınmaz. Bu inançlara değer verilmez. Müslüman nüfusun bir bölümü hala faizin "haram" olduğu inancını korumaktadır. Bu inançta olanlar gelirlerinin tüketilmeyen kısımlarını "mali aracı kurumlar"a yöneltmemekte, saklamaktadır. Altına, dövize yatırıp, sistem dışında bırakmaktadır. Yurt içinde ve özellikle bu inancı taşıyan Müslümanların paralarını "ticari biçimde değerlendirecekleri" iddiası ile çok sayıda "açıkgöz" istismar etmiştir. Etmektedir.
İşte faizsiz bankacılık - İslami finans kurumları bu soruna çözüm getirecek müesseselerdir. Faizsiz finans kurumları, faize karşı olanların paralarını, sistem içine sokmaktadır. Faiz yerine, kar payı dağıtmaktadır.
Turgut Özal, DPT Müsteşarlığı'ndan ayrılıp, ABD'de Dünya Bankası'nda çalışırken faizsiz bankacılık sistemini duyup öğrenmişti. 1974 yılında Türkiye'ye geldiğinde, bunun Türkiye'de de uygulanıp uygulanamayacağını tartışmaya başlamıştı. Faizsiz finans kurumlarıyla Anadolu'daki halkın ve Avrupa'da yaşayan Türklerin sistem dışı kalan birikimlerini ekonomiye kazandırmak için faizsiz finans kurumu kuruluş çalışmalarını eski DPT uzmanlarına daha o yıllarda yaptırdı. Kuruluş taslağını hazırlattı. 1983 yılı sonunda da o çalışmaya dayalı biçimde finans kurumları için kanuni düzenlemeyi gerçekleştirdi. 1984 yılından buyana kurulan 6 faizsiz finans kurumu gelişemedi. Büyüyemedi. Bu kurumların topladığı imkanlar 2.5 milyar dolar dolayında kaldı. Banka siteminin toplam imkanlarının yüzde 2'sini aşamadı.
Bu nedenledir ki, yurt içinde ve dışarıda, parasını faiz ile kullandırmak istemeyen müslüman kardeşlerimizi istismar faaliyeti sürüp gidiyor. Değişik şekillerde "kar payı dağıtma vaadi" ile halk kandırılıyor.
İslam finans kurumları kapatılınca bu kurumlarda saklanan 2.5 milyar dolarlık imkan banka sistemine girmeyecek. Bu da sistem dışına, ekonomi dışına kaçacak. Ya yastık altına girecek, ya da "istismarcı"ların eline geçecek.
İslam finans kurumları, bankalar benzeri şekilde Hazine'nin denetiminde idi. Kanun çerçevesinde faaliyet gösteriyordu. Faize karşı kesimin parası şimdi bütünü ile denetim dışı kalacak.
Tekrarda yarar var. "Etkin ve yetkin" güçler karar verdi. Faizsiz finans kurumları kapatılacak... Ama faizi haram görenlerin paraları sistem dışında bırakmamak çok önemli. Bu nedenle Bankalar Kanunun'nda yeni düzenleme yapılırken belki de çözüm bulunabilir. Ticaret bankalarının "faizsiz bankacılık işlemi yapmalarına" imkan tanınabilir. Bunun için "Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok." Batı ülkelerinde bankalar bunu nasıl yapıyor ise aynı model Türkiye'de uygulanabilir.