Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Afrika ve Asyada 1.1 milyar kişi, sağlıklı içme suyundan yoksun. Susuzluk, Hindistan, Çin, Batı Asya, Ortadoğu ve eski Sovyet toprakları ve ABDnin batısında öncelikli sorunlardan. Dünya nehirlerinin yüzde 50si kirli.Her yıl 3 milyon kişi hava kirliliğinden, 5 milyon kişi su kirliliğinden ölüyor.Tüm dünyada hızlı artan nüfusu beslemek amacıyla yapılan bilinçsiz tarım, toprağı öldürüyor. ABD ve Meksikanın toplam yüzölçümünden daha büyük bir alan bilinçsiz tarım nedeniyle canlılığını yitirdi.İnsan, hava, su ve toprağı, bunların kendi kendilerini yenileyebilmeleri için gereken süreden 20 kat daha hızlı tüketiyor.11 bin tür canlı, (memelilerin ve sürüngenlerin dörtte biri) balıkların yüzde 30u ve kuşların yüzde 12si, yakın gelecekte yok olacak. Dünyanın çehresini değiştirecek olan bu yok oluşun nedeni, canlıların doğal ortamlarının daralması. 2.8 milyar insan günde iki dolardan (3.2 milyon lira) daha az bir parayla geçiniyor. Bunlardan (150 milyonu çocuk) 800 milyonu "aç". Dünyadaki zenginliğin yüzde 80i dünya nüfusunun yüzde 15inin elinde. Yüze yakın ülkeden başkan var Petrol, gaz ve kömür tüketiminden kaynaklanan gazlar, güneş ışıklarını atmosfere hapsederek dünyanın ısınmasına yol açıyor. İklim değişiyor. Yazlar kış, kışlar yaz oluyor. Yağmurlar, seller ortalığı yıkıyor. Sera etkisi yaratan gazların en önemlilerinden karbondioksitin oranı 1750 yılından bu yana yaklaşık yüzde 30 yükseldi. Artış devam ederse, 2100 yılında atmosferin sıcaklığı 5.8 derece artacak.Antarktika üzerindeki ozon deliğinin genişliği 30 milyon kilometrekareye ulaştı. İşte bu tabloda, "doğanın korunması ve küreselleşmenin yoksul ülkeler aleyhine gelişmesinin önlenmesi konularını tartışmak üzere" Güney Afrikanın Johannesburg kentinde "Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Toplantısı" yapılıyor. 4 Eylül tarihine kadar devam edecek toplantıya yüze yakın ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile bu ülkelerden 45 bin delege katılıyor.Bu toplantı on yıl önce Brezilyanın Rio şehrinde yapılan BM Yeryüzü Zirvesinin devamı niteliğinde. Rio zirvesinde sera gazı salınımının azaltılarak küresel ısınmanın durdurulması, çölleşmenin yayılmasının önlenmesi gibi konularda karar alınmıştı. Ama Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan on yılda bu konuda hiçbir gelişme kaydedilmediğini açıkladı. Johannesburg zirvesinde (1) Temiz su, (2) Temiz enerji, (3) Daha iyi sağlık hizmeti, (4) Daha iyi tarım, (5) Biyo - çeşitlilik / canlı türlerinin korunması konularında karar alınması bekleniyor. Ormanların yüzde 40ı, 10 - 20 yıl içinde kesilecek veya yanacak. Zengin ülkelerin kötü komedisi Ergin Yıldızoğlunun Dünya Bankasının yoksulluk alanında uzmanlaşan ekonomisti Branko Milanoviçten aktardığı gibi, "Nasıl oluyor da çok sayıda yapısal uyum programı ve IMF düzenlemesinden sonra Afrikanın kişi başı milli hasılası 20 yılda bir kuruş artmadı? Tersine 24 Afrika ülkesinde kişi başı hasıla 1975 düzeyinin, 12 Afrika ülkesinde 1960 yılındaki rakamın gerisine düştü?"Türkiye adına bu gibi toplantılara katılanlar, Türkiyenin, Türk insanının çıkarlarını savunacak yerde, "güçlülerin yanında" yer almayı tercih edegeliyor. Örneğin bu toplantıya hükümet adına katılmak üzere Johannesburga gidenlerin neyi savunacaklarını, hangi konularda kimlerin yanında yer alacaklarını duyan, bilen var mı? Rio zirvesinin hiçbir işe yaramadığını gören eleştirmenler Johannesburg zirvesini de "Rioda olduğu gibi zengin ülkelerin sahnelediği kötü bir komedi" olarak niteliyor. Gücendirmeyelim çekincesi Varsın birçok ülke ve birçok insan Birleşmiş Milletleri, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü ile aynı kefeye koysun. Varsın bu kuruluşları güçlülerin, güçsüzlere karşı kullandıkları silah olarak görsün. Varsın dünya liderleri fakirler için toplanan bu zirvelerde istakozlu - havyarlı mönüler ile ağırlansın... Biz Türkler "kibar insanlarız" (!) Gücendirmemek için Birleşmiş Milletler, IMF ve Dünya Bankası konularında sesimizi çıkartmaktan, eleştiri yapmaktan çekiniriz. Küreselleşmenin kötü yanlarından söz edip, güçlü ülkeler ile aramızın bozulmasını istemeyiz. guras@milliyet.com.tr Bu, belki de, Türkiyede tüm siyasi partilerin IMF programlarına bağlılığının, ABDyi ve Türkiyeye kredi vermesi beklenen Batılı ülkeleri gücendirmedeki çekingenliklerinin bir sonucu.