Fransa’nın 75 lüks markasının çatı kuruluşu “Comitè Colbert”, Türk halkına Fransız lüksünü daha iyi tanıtmak amacıyla 16-22 Ocak tarihleri arasında İstanbul’da “Fransız Lüksü Festivali” düzenliyor.
Dünyanın başka köşelerinde olduğu gibi bizde de zenginlik, fakirlik fark etmiyor. İnsanlar giderek lükse, markaya daha fazla ilgi duyuyor. Şimdilerde dünyanın önde gelen lüks markalarının Türkiye’de özel mağazaları var. Bu mağazalarda sadece belli bir markanın ithal malı pahalı ürünleri satılıyor. Ve de alıcısı var ki, sayıları her gün artıyor. Ve de bunu gören Comitè Colbert, satışı daha da artırmak için festival düzenlemek amacıyla İstanbul’a geliyor.
Fransa’nın lüksü “ürün” haline, “marka” haline getirerek, gelir kapısı yapmasının ilginç bir hikayesi vardır. Kısaca anlatayım.
XIV. Louis sıfırdan başladı
Fransız krallarından XIV. Louis, 1643 yılında 5 yaşında iken tahta çıktı. 1715 yılına kadar 72 yıl ülkeyi yönetti.
Fransa’nın marka adını parlatan, lüks ürün ve yaşam ihraç eden ülke haline getiren Louis ve de ekonomi bakanı Colbert’tir. Daha önce Fransa’da yaşam koşulları kötü durumda idi. Bırakınız lüksü, Fransızlar tuvalet ve banyo imkânından bile yoksundu. Mutfak diye bir şeyleri yoktu. Lüks merkezi Venedik ve Floransa idi. Kral ve Colbert “sıfırdan başladılar”. Fransa’yı lüksün merkezi haline getirmek, marka yapmak, tamamen kurguya dayalı bir projedir.
Lüksü “sarayın” dışına çıkarmaya karar verdiler. Öncelikle lüks ithalatı önlemek için lüks ürünleri üretecekleri teşvik ettiler. Lüks tüketimi “halka” indirdiler.
Paris’i lüks alışverişin ve lüks yaşamın merkezi yapmaya odaklandılar. Kralın emri ile sokaklar aydınlatıldı. Mağazalar geç saatlere kadar açık kalmaya başladı. Zenginler ve soylular akşamları evlerinden çıkarak alış veriş etmeye, dışarıda kahveye ve lokantaya gitmeye başladı.
O döneme kadar Fransız mutfağı diye bir şey yoktu. Kral ve Colbert 1651 yılında La Varenne’ye “Fransız Şef” adı ile bir kitap yazdırdılar. Böylece daha önce var olmayan Fransız mutfağının temeli atıldı. 1691 yılında ise ilk defa Fransız pasta, tatlı tariflerine temel teşkil eden bir kitap yayımlandı.
Cafeler bizden
O yıllarda Sultan IV Murat’ın elçisi olarak Paris’te bulunan Süleyman Mustafa Raca, Kral Louis ve Colbert’e Türk kahvesini tanıttı... Paris’in ilk kahvesi Cafe Procope Türk kahvesinden esinlenilerek 1671 yılında açıldı.
Daha önce moda diye bir şey bilinmezken 1670 yılından sonra moda saraydan soylu zenginlere, onlardan şehirde yaşayanlara doğru geçiş yaptı. Derken Paris moda merkezi haline geldi.
Moda ve lüks, kadını öne çıkardı. Çünkü lüksü ve modayı taşıyan erkekten çok kadınlardı.
Kısa sürede Paris lüksün ve lüks yaşamın merkezi haline geldi. Dünyanın değişik ülkelerinden Paris’e gelenler, lüksü ve modayı ülkelerine taşımaya başladı.
(Bu bilgileri rahmetli dostum Arman Kırım’ın “Fransa nasıl şıklık ve lüksün merkezi oldu?” başlıklı yazısından aktarıyorum.)
Ernst&Young her yıl Fashing&Luxury baslığını taşıyan bir rapor yayınlar. Bu raporda lüks ürün satan firmaların faaliyetleri hakkında bilgiler vardır. Rapora göre 2010 yılında dünyada markalı ürünlerde yıllık ortalama ciro artışı yüzde 3.9 iken, lüks markalarda ciro artışı yüzde 17.7 olmuş. Açık anlatımıyla küresel krize rağmen lüks markalara talep büyük.