Hakkari
Hakkari’ye giriş çıkış yapmanın tek bir yolu var. İşte o yolun başında da Depin kontrol karakolunu inşa etmişler.
Görmesek, inanamazdık. Eski günlerde değil, bugünlerde Hakkari il merkezine giriş çıkış için Depin’de herkesin kimlik kontrolü yaptırması gerekiyor. Hani derler ya... Fakirlik diz boyu... İşte öyle, Hakkari il merkezinde fakirlik diz boyu. Devletin rakamlarına göre Türkiye’de kişi başı milli gelir ortalaması 10 bin dolar iken Hakkari’de 3.100 dolar.
Hakkarililer “Sakın ha... Terör oldu da böyle oldu demeyiniz. Hakkari 1935 yılında il oldu. Terör son yılların olayı... Terörden önce de Hakkari’de fakirlik diz boyu idi” diyorlar. Ve de Ankara’yı suçluyorlar. “Ankara bilerek, isteyerek Hakkari’yi terörden önce de fakir bıraktı. Hakkari Türkiye’nin diğer illeri kadar ilgi görse idi, burada yaşayanlar dağlara çıkar mı idi?” diye ekliyorlar. (Sezar’ın hakkı Sezar’a: Son terör döneminde Hakkari ve çevresinde özel sektör ve kamu iş yapamadı. Şantiyeler, iş makineleri yakıldı. Süreç başlayalı, eylemler sona ereli, şantiyeler açılmış. Yapılamayan yollarda iş makineleri harıl harıl çalışıyor.)
“Süreç” ne durumda?Gelelim çözüme... Ben Hakkari’ye gelinceye kadar,
(1) Kürtlerin ne ölçüde barış istedikleri konusunda kafam karışıktı.
(2) Çözüm diyerek istenilenin ne olduğunu anlayamıyordum.
Gördüklerimi, duyduklarımı anlatayım:
Kim ile konuşsanız “Barış olsun. Artık insanlar dağdan insin. Hapisten çıksın. İnsanlar ölmesin” diyor. Kim ile konuşsanız “Aman bir taraf hata yaparak bu barış sürecini aksatmasın” diyor.
Ülkenin batısında yaşayanlar olarak, Kürtlerin bu gelişmeleri bu kadar önemsediklerini bilemiyoruz. Hakkari’nin girişinde kocaman bir çadır kurulmuş. Çadırın üzerinde Kürt liderlerinin fotoğrafları “Demokratik Özgürlük Kadın Hareketi” diye bir yazı var. Çadırın içi ve etrafı yerel giysilerde Kürt kadınlarla dolu.
Barıştan korkmayalımKadınlar evlerine gidiyor, dönüyor. 24 saat çadırın içinde ve dışında birlikteliklerini sürdürüyormuş. Kürt kadınlar diyorlar ki; “Kimse barıştan korkmasın. Sonuç alınsın”. Biri, “Benim üniversite öğrencisi iki oğlum dağa çıkmak zorunda kaldı”. Öbürü diyor ki; “Benim bir oğlum asker, öbürü dağda”. Kadınların eylemi çok etkileyici.
İyi de “Çözüm” diye beklenen ne?
Deniliyor ki, “Hakkari ve Kürt halkı, Ankara’nın düşmanlar listesinde yer almamalı. Yerel yönetimler özerk olmalı. Her bölgede çoğunluk oyu alan o bölgeyi yönetmeli. Ankara “Bizi bize bıraksın”. Türkiye’yi bölmeden, parçalamadan biz kendimizi yönetelim. Ancak Ankara “Ne haliniz var ise görün” diye de bizi terk etmemeli. Yılların ihmalini kapatmak için “pozitif ayrımcılık” istiyoruz.